SOL PARTİ, HATAY’DA HALK YÜRÜYÜŞÜNE ÇAĞRI YAPTI: "YURTTAŞLARIMIZA AİT MÜLKLER EL KONULMA TEHDİDİ ALTINDA"

SOL PARTİ, HATAY’DA HALK YÜRÜYÜŞÜNE ÇAĞRI YAPTI: "YURTTAŞLARIMIZA AİT MÜLKLER EL KONULMA TEHDİDİ ALTINDA"
SOL Parti Başkanlar Kurulu Üyesi ve Hatay Milletvekili Adayı Feray Aytekin Aydoğan, 22 Nisan’da Hatay’da düzenleyecekleri halk yürüyüşüne katlımıçağrısı yaptı. Aydoğan, “Antakya'da riskli alan ilan edilen 307 hektarlık alandaki mahallelerde yer alan yurttaşlarımıza ait mülkler el konulma tehdidi altındadır” dedi.

SOL Parti Başkanlar Kurulu Üyesi ve Hatay Milletvekili Adayı Feray Aytekin Aydoğan, 22 Nisan’da Hatay’da düzenleyecekleri halk yürüyüşüne katlımıçağrısı yaptı. Aydoğan, “Antakya'da riskli alan ilan edilen 307 hektarlık alandaki mahallelerde yer alan yurttaşlarımıza ait mülkler el konulma tehdidi altındadır” dedi.

SOL Parti Başkanlar Kurulu Üyesi ve Hatay Milletvekili Adayı Feray Aytekin Aydoğan, partilerinin 22 Nisan’da Hatay Antakya’da düzenleyeceği “Hatay’ı yeniden kuralım” çağrılı halk yürüyüşüyle ilgili olarak bugün Ankara’da basın toplantısı düzenledi. Aydoğan, Hatay’da kültürel mirasa el konulmasına izin vermeyeceklerini belirterek, “Depremi afete, afeti ise krize dönüştüren yaklaşımı” olduğunu belirttiği iktidarı hedef aldı.

Aydoğan, iktidarın kentleri “yeniden kurma” söyleminin arkasında “rantın” olduğunu savunarak, “Bir yandan Antakya’ya ilişkin riskli alan kararı, bir yandan da acele kamulaştırma kararlarının alınması bu gerçeği gözler önüne seriyor. Hem orman alanlarının, mera alanlarının imara açılmasına olanak tanıyarak, yeni afetlere zemin hazırlayan, hem de imar planıüretimini ortadan kaldırdığı için itiraz ve dava süreçlerinin yürütülemediği, bölgedeki denetime kapalı olarak kentlerin inşa edilmesini amaçlayan 126 No’lu Cumhurbaşkanı Kararnamesi ve bunu yasalaştıran kanun haklarımız budamak için çıkarılmıştır” diye konuştu.

Aydoğan asbeste karşıönlem alınması gerektiğini de vurgulayarak, şunları söyledi:

“Riskli alan ilan edilen bölge Antakya’nın özgün mimarisini, geleneksel dokusunu, tarihi sokaklarını, çarşılarını, yapılarını ve arkeolojik varlıklarını barındıran sit alanlarıdır. Bu nedenle 6306 sayılı Kanun’a göre üçte iki çoğunlukla anlaşma sağlandığı takdirde alan içerisindeki gerçek kişilerin veya tüzel kişilerin mülklerine Bakanlık, TOKİ veya idare tarafından ‘acele kamulaştırma’ yöntemiyle zorla el konulmak istenmektedir. Ancak belirttiğimiz gibi bu kanun, deprem öncesinde depreme yönelik tedbirler alınmasını amaçlar. Bu nedenle de deprem yaşanmış bir yerde riskli alan ilan edilemeyeceği gibi, bu kent merkezinde acele kamulaştırma da yapılamaz. Bu uygulamalar açıkça hukuksuzdur.

2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu’nun geçerli olduğu bu alanda yetki merkezi olarak Kültür ve Turizm Bakanlığı’na, yerelde ise belediyeye aittir. Ancak 6306 sayılı Kanun ile alandaki yetki tamamen Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’na devredilmekte, asıl sorumlu bakanlık ve yerel yönetim yetkisiz bırakılmaktadır. Cumhurbaşkanı kararlarının uygulayıcısı haline dönüştürülen Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’na verilen sınırsız yetki aynı zamanda kentlerin geleceğinin de tek adamın keyfi kararlarına bırakılması anlamına gelmektedir.

“İNSANSIZLAŞTIRMAYI AMAÇLIYOR”

Antakya’nın tarihi kent merkezini insansızlaştırmayı amaçlayan bu riskli alan kararı bir bellek yok etme projesidir. Söz konusu bölge geçmişten bugüne dek Antakya'yı Antakya yapan alandır, hepimizin ortak belleği ve tarihidir. Bu alan kentin yeniden kuruluş sürecinde yerel halk ile birlikte mutlaka korunarak gelecek kuşaklara aktarılması gereken bir tarihsel ve kültürel zenginliktir. Yerel halkın mülklerini gasp edip sermayeye sunarak, tarihsel alanlarımızı insansızlaştırılarak kentler yeniden kurulamaz!

“EL KONULMA TEHDİDİ ALTINDA”

Antakya'da riskli alan ilan edilen 307 hektarlık alandaki mahallelerde yer alan yurttaşlarımıza ait mülkler el konulma tehdidi altındadır. Geçmişteki örneklerde riskli alan ilanı sonrası gerçekleşen kamulaştırma işlemleri halkın mülklerine el konulması olarak gelişmiştir. Tarihi ve kültürel mirasımıza yönelik yağma süreci aynı zamanda halkın söz konusu bölgeden sürülmesini de içermektedir. Riskli alan ilanına karşı dava açma süresi 5 Mayıs 2023 tarihinde sona erecektir. Dava açılmaması halinde yaşanabilecek kamulaştırma mağduriyetlerine karşı da itiraz hakkı sonuçsuz kalacaktır.”

ANKA Haber Ajansı