RESSAM TURAN EROL, ANKARA'DA ANILDI

RESSAM TURAN EROL, ANKARA'DA ANILDI
16 Şubat 2023 tarihinde yaşamını yitiren ressam Turan Erol için bugün Çankaya Belediyesi Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde anma etkinliği düzenledi. Öğrencileri ve sevenlerinin katıldığı etkinlikte konuşan sanat tarihçisi Prof. Dr. Günsel Renda, “Turan Erol, bence Ankara sanat nabzını tutan sanatla ilgili hemen tüm çevrelerin tanıdığıönemli bir sanatçıydı” dedi. Ressam Prof. Dr. Zafer Gençaydın ise, “Bir sanatçıyı tanımak bir dünyayı keşfetmek demektir bence. Bu bakımdan, Turan Bey Hocam ve son yıllarda Ankara ço

Haber: MELİS YILDIRIM Kamera: EYLEM LADİN DEĞER

16 Şubat 2023 tarihinde yaşamını yitiren ressam Turan Erol için bugün Çankaya Belediyesi Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde anma etkinliği düzenledi. Öğrencileri ve sevenlerinin katıldığı etkinlikte konuşan sanat tarihçisi Prof. Dr. Günsel Renda, “Turan Erol, bence Ankara sanat nabzını tutan sanatla ilgili hemen tüm çevrelerin tanıdığıönemli bir sanatçıydı” dedi. Ressam Prof. Dr. Zafer Gençaydın ise, “Bir sanatçıyı tanımak bir dünyayı keşfetmek demektir bence. Bu bakımdan, Turan Bey Hocam ve son yıllarda Ankara çok büyük kayba uğradı. Turan Bey Hocamın kaybıçok büyüktür, bıraktığı boşluk. Çünkü Türk resminde, özellikle Cumhuriyet sonrası resminde Turan Bey’in çok büyük bir izi vardır, damgasını basmıştır” diye konuştu.

16 Şubat’ta yaşamını yitiren ressam Turan Erol, Ankara’da Çankaya Belediyesi Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde yapılan etkinlikle anıldı. Öğrencileri ve sevenlerinin katıldığı etkinliğe ressam Celal Binzet, heykeltıraş Prof. Dr. Refa Emrali, ressam Prof. Dr. Zafer Gençaydın, akademisyen ve ressam Nur Gökbulut, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Ankara Temsilcisi Şükrü Küçükşahin ve sanat tarihçisi Prof. Dr. Günsel Renda katıldı. Toplantının moderatörlüğünü yapan sanat tarihçisi ve akademisyen Dilek Şener sözlerine, “Böylesi anlamlı bir günde bizlerle birlikte olan Turan Erol dostlarını, öğrencilerini ve değerli ailesini saygıyla selamlıyoruz” diye başladı. Ardından, 6 Şubat depremlerinde yaşamını yitirenler ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu ulu önder Mustafa Kemal Atatürk ve mücadele arkadaşları için bir dakikalık saygı duruşunda bulunuldu. Erol’un yaşamını anlatan bir video gösteriminin ardından konuşmacılar söz aldı.

PROF. DR. RENDA: TURAN EROL, ANKARA SANAT NABZINI TUTAN SANATLA İLGİLİ HEMEN TÜM ÇEVRELERİN TANIDIĞI ÖNEMLİ BİR SANATÇIYDI

Uzmanlık alanı sanat tarihi, Osmanlı minyatür sanatı ve Osmanlı 18. ve 19.yüzyıl dönemleri resim sanatı olan Prof. Dr. Renda şöyle konuştu:

“Bir sanat tarihçisi olarak Ankara’ya gelmem 1964 yılına rastlar. 60’lı yıllar görsel sanatlar açısından Ankara sanat ortamının olgunlaştığı, Ankaralı sanatçıların varlıklarını bu alanda da hissettirdikleri çok önemli yıllardı.

Turan Erol, bence Ankara sanat nabzını tutan sanatla ilgili hemen tüm çevrelerin tanıdığıönemli bir sanatçıydı. Kendisiyle tanışmamız 70’li yıllara rastlar. Ben de bu yıllarda Hacettepe Üniversitesi Sanat Tarihi bölümünde akademik kariyerimi sürdürüyorum. Turan Erol da 1982 tarihinde yayınlanan bir kanunla kurulması kararlaştırılan ve 83-84 öğretim döneminde eğitim hayatına başlayan Hacettepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nde 1987 yılında öğretim üyesi olarak katılmıştı ve yıllar içinde Güzel Sanatlar Fakültesi ile Sanat Tarihi bölümü arasında akademik ve sanatsal pek çok paylaşımlarda bulunduk.”

PROF. DR. GENÇAYDIN: TURAN BEY HOCAMIN KAYBI ÇOK BÜYÜKTÜR. CUMHURİYET SONRASI TÜRK RESMİNDE BÜYÜK BİR İZİ VARDIR

Renda’nın ardından söz alan Prof. Dr. Zafer Gençaydın ise şöyle konuştu:

“Turan Bey benim hiç hocam olmadı doğrudan doğruya ama benden çok büyük. İkincisi beraber çalışma mutluluğuna erişmiş oldum. Çünkü bir sanatçıyı tanımak bir dünyayı keşfetmek demektir bence. Bu bakımdan, Turan Bey Hocam ve son yıllarda Ankara çok büyük kayba uğradı. Turan Bey Hocamın kaybıçok büyüktür, bıraktığı boşluk. Çünkü Türk resminde, özellikle Cumhuriyet sonrası resminde Turan Bey’in çok büyük bir izi vardır, damgasını basmıştır.

Turan Bey Hocam kadar Türk resminde resmi sevdiren ve kendine özgü bir zevk geliştiren birkaç hoca vardı bana göre. Mesela Bedri Rahmi Eyüboğlu. Sanatını tartışabiliriz, tartışabilirsiniz, o ayrı konu. Fakat Türk resmine en büyük sağladıklarışey kazandırdıkları zevktir, üst düzeyde bir beğeni getirmişlerdir.

İstanbul’da bir kısım sanatçılar, bozkır resmi derler Ankara resmine. Bunu derken biraz da küçümseyerek derdi. Ama şunu söylüyorum, bunu küçümserken aslında övgü diziyorlar. Ama bozkır zevki Anadolu zevki demektir, Anadolu zevki de Anadolu’nun 10 bin yıldır kültürünün bir özüdür. Onun için de Turan Bey Hoca’nın en önemli özelliklerinden bir tanesi de çok iyi bir halk adamı olması ve halk kültürünü çok iyi tanımasıdır. Turan Bey’in bilmediği türkü yoktu neredeyse.

“BİR KENTİ KENT YAPAN, HATTA BİR TOPLUMU TOPLUM YAPAN ASLINDA O TOPLUMUN YETİŞTİRDİĞİ SANATÇILARDIR”

Kendisi ilk defa İlhan Berk ile karşılaştığı zaman şunu söylüyor: Ben Ankara’ya 1960 gibi geldiğim zaman diyor, toptan gelmiş zaten sanatçılar, mesela Refik Epikman, Eşref Üren, Halil Dikmen gibi. Bunlar Ankara’yı Ankara yapan bir sanatçı gruplarıdır. Bir toplumu, bir kenti kent yapan o kentin ne yolları ne meydanları ne alışveriş merkezleri ne zenginleri veyahut da yöneticilerdir. Bir kenti kent yapan, hatta bir toplumu toplum yapan aslında o toplumun yetiştirdiği sanatçılardır. Sanatçılar toplumun kültürünü oluştururlar. O nedenle de bu sanatçıların evlerini devletin müze ev yapması gerekir.”

RESSAM BİNZET: ONUN ÇALIŞMALARINI İZLEMEK GERÇEKTEN ÇOK BÜYÜK BİR KEYİFTİ

Ressam Binzet ise şu konuşmayı yaptı:

“Gazi’de olduğumuz yıllarda ve o dönemde kendisi atölyede çalışırdı ve onun çalışmalarını izlemek gerçekten çok büyük bir keyifti. Turan hoca çalışırken o dönem Ankara’da Bayındırlık Bakanlığı’nda grafiker olarak çalışan Orhan Peker vardı. Orhan Peker de sık sık yanına gelirdi.

Özellikle öğrencilik döneminde ve arkadaşlık dönemlerinde yakınlaşmamızı sağlayan yakın tarihlerdeki bazı olaylar oldu ve bu olaylardan bir tanesi hepimizin çok iyi bildiği Helikon Sanat Galerisi vardı. Oradaki açılışa giderken bir gün, ben daha galeriye ulaşmadan Kayıhan Keskinok ile birlikte galeriden çıktılar. Ben ‘İyi akşamlar’ dedim kendilerine. Turan hoca kolumdan tuttu ve ‘Celal benim bir işim var Kayıhan ile birlikte gidiyorum, sakın bir yere ayrılma, beni bekle’ dedi. ‘Tabi hocam beklerim’ dedim. Geldikten sonra konuştuk kendisiyle ve o sıralarda yayınlanmakta olan bir yazımın üzerinde özellikle durmuştu. O yazının konusu da On’lar Grubu dosyasıydı. İstanbul'daki bir sanat dergisinde yayınlanmıştı.”

NUR GÖKBULUT: TURAN EROL HOCAMIZ, KENDİNİ VAR EDERKEN ÖYLE VERİMLİ PROFİL SERGİLİYOR KİÖRNEK ALINMAMASI MÜMKÜN DEĞİL

1981’den beri Gazi Üniversitesi Resim Bölümü’nde öğretim üyesi olarak görev yapan ressam Gökbulut ise şöyle konuştu:

“Turan Erol hocamızı 1987’de Gazi’de birebir öğrencisi olarak tanımış oldum. Atölye öğrencisi olsaydım mutlaka çok kazançlı olurdum.

O günkü Gazi ile bugüne gelen Gazi'nin bambaşka çizgilerde olduğunu büyük bir rahatlıkla ifade edebilirim. Bu kaybın, bu aşağı inişin maalesef sanat yapıp sanatın içinde olmadığı hâlde sanat eğitimcisi rolüne soyunanlar olduğunu ve bunların oralarda bir politika olarak var edilmesi olduğunu söylemek istiyorum. Turan Erol Hocamız, aynı zamanda kendini var ederken de öyle verimli, öyle çalışkan bir profil sergiliyor ki örnek alınmaması mümkün değil.

Turan Hocamız yurt dışında eğitim almış, dünyadan haberi olan ve onları kendi ortamına, öğrencilere taşıyan bir kişilik. Öyle olunca, kimse at gözlüğüyle bir tuval bir fırça arasında sıkışıp kalmıyor. Aktaran, paylaşan bir eğitimci yanı var.

Milas gibi zengin bir toprakta ve renkli bir toprakta kendini bulmuş. Sonra çok iyi, çok donanımlı bir hocadan Bedri Rahmi gibi bir hocadan iyi bir öğrenci olarak mezun olmuş, ne alabilirse alabilmiş ve kendisini yine yurt dışında eğitim alacak şekilde geliştirmiş. Yatay bir yol izlememişözetle.

Çok kapsamlı, çok geniş bir hayatı var ve bu hayattan çok iyi bir eğitim çıkarmış. Bunun ile Gazi’nin ne ilişkisi olabilir, çünkü Gazi bir okul, Gazi bir varlık, Gazi Anadolu’nun ortasında kurulmuş, yakılmış bir ocak, bir ateş. Hoca da o ateşin harlayanlarından, onu söndürmeden taşıyanlardan. Eğer Turan Hoca şu anda burada olan ya da olmayan insanlara verdiği, onlarla paylaştığı değerler olmasaydı, şu an aramızda bulunan bir çok güçlü ismi, birçok sanat eğitimcisini var edemezdi.

İçinde Turan Erol hocamızın da olduğu büyük bir ocak Gazi. Eğer o süreç aynı heyecanla, aynı ruhla, aynı bilinçle, korunabilseydi, bugünkü durumu yaşamamış olacaktık. Orada yeni ateşler yakılacaktı.”

RESSAM TURAN EROL HAKKINDA

Turan Erol, 1927 yılında Muğla’nın Milas ilçesinde doğdu. İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’nin resim bölümünü 1951 yılında Bedri Rahmi Eyüboğlu Atölyesi’nden mezun olarak tamamladı. Türkiye’nin değişik şehitlerinde resim ve sanat tarihi öğretmenliği yapan Erol, 1960’da Milli Eğitim Bakanlığı Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü’nde görevli iken Fransız hükümetinin bursuyla Paris’e gitti. 1964’te döndükten sonra 1973’e kadar Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü’nde öğretim görevlisi olarak çalıştı. 1974’te doktorasını tamamlayan Erol, 1980’de Sedat Simavi Vakfı Görsel Sanatlar Ödülü’nü ressam Adnan Varınca ile paylaştı. 1987’de profesör unvanını alan Erol, Hacettepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’ne atandı ve 1990’da emekli oldu. Yaşar Kemal’in “Demirciler Çarşısı Cinayeti” kitabının kapağını tasarlayan Erol, 1991’de devlet sanatçısı unvanını aldı.

Erol, 16 Şubat 2023 tarihinde Ankara’da tedavi gördüğü hastanede yaşamını yitirdi.

ANKA Haber Ajansı