İbb Genel Sekreter Yardımcısı Mahir Polat: “Biz İstanbul Arkeolojisine Hizmet Etmeye Devam Ediyoruz”

İbb Genel Sekreter Yardımcısı Mahir Polat: “Biz İstanbul Arkeolojisine Hizmet Etmeye Devam Ediyoruz”
İstanbul Saraçhane’de devam eden Polieuktos kazısında yerin 2 metre altından çıkarılan 1500 yıllık 4 tarihi eserle ilgili açıklama yapan İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Genel Sekreter Yardımcısı Mahir Polat “Bu kazıların devamlılığı ve bize ulaştıracağı sürprizleri bilemiyoruz ki Pan Heykeli biliyorsunuz İstanbul'da bulunmuş ilk ve tek Pan heykeliydi. Burası arkeoloji müzelerinin denetiminde ve eş güdümünde yürütülen bir kazıçalışması. Biz İBB mirası olarak buradaki bütün operasyonu yaptıktan sonra bul

Haber: OKTAY YILDIRIM Kamera: ADEM KARABAYIR

İstanbul Saraçhane’de devam eden Polieuktos kazısında yerin 2 metre altından çıkarılan 1500 yıllık 4 tarihi eserle ilgili açıklama yapan İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Genel Sekreter Yardımcısı Mahir Polat “Bu kazıların devamlılığı ve bize ulaştıracağı sürprizleri bilemiyoruz ki Pan Heykeli biliyorsunuz İstanbul'da bulunmuş ilk ve tek Pan heykeliydi. Burası arkeoloji müzelerinin denetiminde ve eş güdümünde yürütülen bir kazıçalışması. Biz İBB mirası olarak buradaki bütün operasyonu yaptıktan sonra buluntuları anında arkeoloji müzelerini buradaki komisyona ve arkadaşlarımızın gözetiminde hemen depoya kaldırıp konservasyonlarını yapıp sonra arkeoloji müzesinin korumasına ve muhafazasına teslim ediyoruz” dedi.

İstanbul Saraçhane’de devam eden Polieuktos kazısında yerin 2 metre altından çıkarılan 1500 yıllık 4 tarihi eserle ilgili İBB Genel Sekreter Yardımcısı Mahir Polat bir açıklama yaptı. İstanbul arkeolojisine hizmet ettiklerini belirten Polat şunları söyledi:

NE YAZIK Kİ KENT İÇİNDE KÖTÜ KULLANIMLARIN HER TÜRLÜ KRİMİNAL KULLANIMLARINI HATTA BİR ÇEŞİT KÖTÜ BİR TUVALET ORTAMINA BİLE DÖNÜŞEN BİR ALANDAYIZ: İstanbul çok önemli bir tarih kenti. Bunu her defasında ispatlıyor. Zaten tarihsel olarak da bildiğimiz arkeolojik çalışmaların her gün İstanbul'un tarihsel değerini, dünya tarihindeki yerini önemsediği altınıçizdiği bir kentteyiz. Şimdi İstanbul'un göbeğindeyiz, merkezindeyiz Saraçhane binasının hemen yanındayız. Burası Polieuktos kazı alanı bir arkeopark. 1960’lardan bugüne arkeopark statüsüyle bilinen, bu konuda çalışmalar yapılmış uluslararası arkeolojik çalışmaların dört yıl sürdüğü ve yetmişli yıllara ulaşamadan ne yazık ki arkeolojik çalışmaların bittikten sonra bir mezbelelik hatta sonraki kullanımlarında ne yazık ki kent içinde kötü kullanımların her türlü kriminal kullanımlarını hatta hatta bir çeşit kötü bir tuvalet ortamına bile dönüşen bir alandayız. Bu alan İstanbul'un erken dönem yerleşimlerinin ilginç noktalarından birisi çünkü arkamda gördüğünüz noktadaki arkeolojik kalıntılar Polieuktos Kilisesi kalıntıları ve hemen etrafına yayılan geç Roma döneminin İstanbul'daki bazı yapılaşmalarıözellikle bir saray yapılaşmasının da olduğu düşünülen bir alan.

BİZİ HEYECANLANDIRAN NASIL TARİH FIŞKIRDIĞINI İNSANLARA GÖSTEREREK KENTİN TARİHSEL KİMLİĞİNİ HEM DÜNYAYA HEM DE İSTANBULLULARA HATIRLATMAK: Bu noktada 1960’lı yıllardan sonra, uzun yıllar belki altmış seneyi aşkın bir süre bir çalışma yapılmamıştı. Kötü durumu, arkeolojik bir sit bölgesi olmasına rağmen bunun koruma alanı olarak tanımlanmasına rağmen uzun yıllar bir arkeolojik çalışmanın yapılmamış olması alana ilişkin kötü bir durumdu. İBB Miras önce bir projelendirme çalışması ve basit koruma ve temizlik çalışmaları yaptı. Ardından yaptığı projeler koruma kurulu tarafından onaylandıktan sonra geçtiğimiz yıl Haziran ayında yani tam 13 ay önce burada arkeolojik çalışmaları hem bir arkeolog park düzenlemesi hem de yarım kalan arkeolojik kazıların devamı altmış yıl sonra tekrar kazıların devamı için çalışmaya başladı ve 13 ay içerisinde ilk önce alandaki kötü yerleşimleri, alanı baskılayan kötü uygulamaları kaldırdık ardından da kazıya başladık ve hemen ardı sıra kamuoyunun da malumu olduğu üzere birbirinden farklı arkeolojik buluntular, tarihi eserler gün yüzüne çıkmaya başladı. Bizi heyecanlandıran tabi burada İstanbul gibi bir kentte hala bir metre kadar bir mesafede toprağın altında bile nasıl tarih fışkırdığını insanlara göstererek kentin tarihsel kimliğini hem dünyaya hem de bugünkü yaşayanları, İstanbullulara hatırlatmak, altınıçizmekti.

ÇOK KÖTÜ DERSLERDEN GEÇMİŞ BİR ŞEHİR DİYELİM İSTANBUL: Dün de yine bu konuda çok özel bir sürprizle beraber üç mezar stel, kabartmalı rölyefli üç mezar stel ulaşmış olduğu kazı ekibimiz. Tabi bizim için bu buluntular son derece önemli çünkü İstanbul'un kent tarihi açısından arkeolojik anlamdaki zenginliği açısından kentin son yüz yılı oldukça hızlı tahribat geçirmiş, yok edilmiş arkeolojik alanlarla dolu. Çok kötü derslerden geçmiş bir şehir diyelim İstanbul. Ne yazık ki kayıplarının yanında, İstanbul kaybedilmiş bir şehir tarihi silinmiş, yok olmuşşehir duygusu hâkim hem insanlarda hem kamuoyunda. Ama bunun böyle olmadığını göstermek ve kentin ne kadar değerli olduğunu ve bundan sonraki yapılacak çalışmalarda da tarihi kimliğine özen göstermenin nasıl büyük faydalar getirebileceğini biz Polieuktos kazısı ve yine Bukoleon Sarayı kazıları ve yine Osmanlı dönemi tekke, kaybolmuş tekke mimari kazılarının hepsinde örnekleyerek göstermeye çalışıyoruz. İşte bu bakımdan Polyektus’taki kazıda dün öğleden sonraki buluntularla beraber biz İstanbul Arkeoloji Müzelerine çok özel bir seri kazandırmanın mutluluğu içerisindeyiz. Üç Stel’de özellikle bir kadın figürünün yer aldığı Stel'de İstanbul'un kent tarihinde Geç Roma Dönemi belki üçüncü yüzyıla kadar götürebileceğimiz, ama beşinci ile üçüncü yüzyıl arasında tarih diyebileceğimiz bir eser grubu bulmuş olduk.

POLİEUKTOS KİLİSESİ SINIRININ DIŞINA GEÇİP ARTIK ROMA SARAYI OLARAK ADLANDIRDIĞIMIZ BÖLÜME DOĞRU GEÇİYORUZ: Tarihi eserler ya da tarihi buluntular, arkeolojik çalışmalar her zaman insanla anlamlı. Bizim için burada belki bin 700, bin 500 yıl önce bir mezar Steli’nin, ya da benzeri bir hafta önceki çalışmalarda, birkaç hafta önceki çalışmalarda Pan heykeli, ondan önce bir Asklepeion heykeli gibi buluntularla beraber bizi heyecanlandıran şu ki İstanbul'daki bundan bin beş yüz yıl önce yaşayan insanlar, hatta iki bin yıl önce yaşayan insanların ürettiği kültür ürünlerine ve duygularına erişmiş oluyoruz. Bu eşsiz bir haz bizim için eşsiz bir keyif bunu kamuoyuyla paylaşmak da tabi bize mutluluk veriyor. Bu onunla biz aslında sahada yedi yüze yakın sikke bulmuş olduk kazıçalışmalarıyla beraber bu noktaya kadar. Çeşitli seramik parçaları Osmanlı dönemi mezarlarını bulduk. Hemen yan tarafımızda Haydarhane Tekkesi yapılarının bu yöne doğru daha sonraki yüzyılda aşan ve bu parsele doğru geldiği alanları hemen sol tarafımızdaki kazı alanlarında bulduk. Yine Bizans dönemi yapılarının sonraki dönemde Osmanlı dönemindeki kullanımı, altyapılarının diğer eklentilerini çıkarmaya başladık ve ardından da aslında sağ tarafta kendi arkeolojisinde ilham verici bu kentteki çocukların hatta arkeolojiye ilgi duyanların görmesinin eşsiz bir deneyim olacağı. Şurada gördüğünüz artık altı metrelere varan yarmanın İstanbul'da toprağın nasıl arkeolojik alanlara yığıldığını ve altında nasıl bir önemli bir hazine taşıdığını gösterecek adeta bir adeta açık hava ispat alanı. Bu noktada sağ tarafımızda gördüğünüz alandaki asfalt yapılaşmayı ve benzeri alanları kaldırarak Polieuktos Kilisesi sınırının dışına geçip artık Roma Sarayı olarak adlandırdığımız bölüme doğru geçiyoruz.

TOPRAĞIN ALTINDA DAHA NİCE KÜLTÜR VARLIĞI, TARİHİ ESERİ GÜN YÜZÜNE ÇIKARACAĞIZ BİZİM İÇİN HEYECAN VERİCİ BİR ALAN: İşte bu bölümde de bu buluntular spoli gibi malzemeler yani daha önceki dönemde yapılmış ve oraya taşınmış bir yapıt alanında kullanılmış malzemeler ya da bizzat sarayın kendisinin dekorasyonunda kullanılmış bazı malzemelere geç çok çok artan bir şekilde ilerlemeye başladık. Şüphesiz bizi heyecanlandıran bir şey ama şunu söylemem gerekiyor. Daha önceki basın toplantılarında buluşmalarında da buradaki arkadaşlarımızın çoğuna söylemiştik bu bize şunu söylüyor. Biz istikrarlı bir şekilde esas kazı alanına doğru girdikçe yani şu an sağımda gördüğünüz toprağın altında daha nice kültür varlığı, tarihi eseri gün yüzüne çıkaracağız bizim için heyecan verici bir alan. Önümde bulunan eserlerle ilgili bir şey söyleyecek olursam. Kazılar başlamadan önceki seviyenin yetmiş santim altında çıktı bu eserler bir metre değil. Yani bu kadar muazzam bir kültürel verinin olduğu bir alandan bahsediyoruz ve özenle kazıların devam etmesi gereken bir alan. İBB Miras Polieuktos alanında miras kazı evi üretti. Şu an arkamızdaki bulunduğumuz alan. Burada hem profesyonellerin buluşmaları ve değerlendirme atölye çalışmaları yapılıyor hem İstanbullu çocuklara arkeolojik, kentin arkeolojik tarihiyle ilgili çalışmalar yapılıyor. Özellikle kazı alanındaki deneyimi anlatmak ve İstanbul'un kent katmanlarını göstermek bakımından İstanbul için eşsiz ve ilk defa yapılmış bir projeden bahsediyoruz. Ne yazık ki yıllar önce yapılmış Küçükyalı Arkeopark projesinin bugün işlemediğini düşünürsek ilk açık olan arkeo park, açık olan arkeopark olarak kentin merkezinde çocuklara tarih ve kültür üzerine eşsiz bir deneyim sunmaya devam edecek.

BİZİM İÇİN EŞSİZ BİR BULUŞ: Bizim için nihai hedefi kazıların belirli bir disipline oturtulduktan sonra hemen yanımızda gördüğünüz kapı ve sol taraftan kazı alanının İstanbullular tarafından ve turistler tarafından gezilebileceği açık bir müze ve Arkeopark olarak düzenlenmesi. Bunun için de son aşamadayız yaklaşık iki ay içerisinde Arkeopark'ında gezilebilir deneyimlenebilir. Hatta bir yandan kazılar sürerken insanların deneyimine açılabilir olacağı hale gelmiş olacağız. Bizim için eşsiz bir buluşçok teşekkür ediyoruz. Bizim için heyecan verici bir alan.

30 METRELERİ AŞAN BİR KÜTLE: Polieuktos öyle bir yapı bölümü ki 524yılında inşasına başladı. Biz şu an 2023’teyiz yani bin 499 yaşında. Bir sene sonra bin 500 yaşında olacak. Bazen rakam yuvarlandığına aldanırız ama gerçekten bin 500 yaşında bir yapı grubundayız ve burada Haşim İşcan geçidi önünden günde binlerce insan bir açıklığın altından bir tünel bir alt geçidin içinden geçiyorlar. İşte o geçildikleri yer Polieuktos Kilisesi kalıntılarının altmışlı yıllarda açılmış dehlizi yani bu bir boşluk. Daha önce bulduğumuz dehliz buradan Saraçhane yönünde Beyazıt yönüne doğru ilerlediği için biz onun bir yapı dehliziyle devam ettiğini biliyoruz. Fakat orada yol alan alanda kesilmiş ve bugüne ne yazık ki ulaşamamış yani tahrip edilmiş bir dehliz bulunduğunu biliyoruz. Bu yöne doğru gittiğimizde de yapı topluluğunun bize bir saray yapısı altlığının vereceğini ve kültür yapılarıyla beraber başka bir segmentin, başka bir evrenin geleceğini düşünüyoruz. Tabi buradaki yapı biliyorsunuz 520’li yıllarda büyük bir imparatorluk mücadelesinin gösterge savaşıyla üretilmiş 30 metreleri aşan bir arkamda bir kütle. Anika Julian’nun kendisinin bir imparatorluk iktidar hırsıyla ürettiği bir yapı olduğunu biliyoruz tarihsel olarak. Bu ne demek? Bu hemen yan tarafında kendisinin de kullandığı bir saray yapısının da olduğu anlamına geliyor. Hatta sürpriz bir şekilde bu mezar stellerinin ya da heykel grubunun acaba Anika Julian'a refere edecek hatta onun kendisiyle ilgili bir buluntu olup olmadığı bizi heyecanlandırıyor.

BİZ İSTANBUL ARKEOLOJİSİ'NE HİZMET ETMEYE DEVAM EDİYORUZ: Solda bulunan eser bir beşinci yüzyıl Bizans yani geç Roma ve Bizans dönemini refere ediyor. Bütün bu bilgiler bize burada bir dönem yani tam bin beş yüz yıl önce Justinyanus dönemine hemen girilirken Ayasofya yapılmadan hemen önceki bir tarihte büyük bir kent merkezini hatırlatıyor. Şöyle bir gözünüzle canlandırmanızı isterim. Bu gördüğünüz topoğrafya şişmesi gördüğünüz gibi dolgu toprak. Yani İstanbul bu kadar yükselmiş bir toprağa sahip. Bu İstanbul'un akslarının rotalarının merkezlerini gösteriyor. Thedosus formundan gelen ana kol burada az ileride Kıztaşı dediğimiz Bizans formuna ulaşıyor. Yani aslında eski dönemin biz kent merkezlerinden bir tanesini açıyoruz. Bu sadece bir yapı değil bir şehir merkezini açmış oluyoruz. Bizim için sürpriz olacak şey bir geç dönemde yapılmış sonra da Anika Julian tarafından kullanıldığını düşündüğümüz bir orta Bizans erken Bizans Dönemi Sarayı'nın bütün altyapılarına ve kazı alanlarına ulaşmak. Çünkü altmışlı yıllardaki kazı da orası kazılmamıştı biz oralara şu an yeni giriyoruz. Bu buluntular da daha önce kazıya konulmamış alandan geliyordu. Şu an şunu söyleyebilirim. O alana doğru sadece üç metre girdik. Yani daha metrelerce gireceğimiz alanda sadece başlangıçta ve yerden de yaklaşık üç metre aşağıya indiğimiz bir seviyedeyiz. Bu kazı alanının büyüklüğüyle beraber bakıldığında muazzam bir buluntularla bir tekrar İstanbul'u bir arkeolojik hazineyi bizi beklediğini söyleyebilirim. Bu kazıların devamlılığı ve bize ulaştıracağı sürprizleri bilemiyoruz ki Pan Heykeli biliyorsunuz İstanbul'da bulunmuş ilk ve tek Pan heykeliydi. Şimdi buradaki eserlerle ilgili söylemek gerekirse burası arkeoloji müzelerinin denetiminde ve eş güdümünde yürütülen bir kazıçalışması. Biz İBB mirası olarak buradaki bütün operasyonu yaptıktan sonra buluntuları anında arkeoloji müzelerini buradaki komisyona ve arkadaşlarımızın gözetiminde hemen depoya kaldırıp konservasyonlarını yapıp sonra arkeoloji müzesinin korumasına ve muhafazasına teslim ediyoruz. Kendileri belki hemen sergilemeyi alacakları programdadır biz İstanbul arkeolojisine hizmet etmeye devam ediyoruz”

ANKA Haber Ajansı