Burak Dalgın: "Yunanistan İle Bulgaristan'ın Toplam Nüfusları Kadar Vatandaş Kitlemiz Yetersiz Besleniyor"

Burak Dalgın: "Yunanistan İle Bulgaristan'ın Toplam Nüfusları Kadar Vatandaş Kitlemiz Yetersiz Besleniyor"
DEVA Partisi Genel Başkan Yardımcısı Burak Dalgın, "Dünya Gıda Örgütü'ne göre 15 milyon vatandaşımız yetersiz besleniyor. Dile kolay, 15 milyon kişi. Arkadaşlar, 15 milyon kişi ne demek? Yunanistan ile Bulgaristan'ın toplam nüfusları kadar bir vatandaş kitlemiz yetersiz besleniyor" dedi. Dalgın ayrıca, "Yeterli beslenemeyen, kaliteli beslenemeyen evlatlarımız Türkiye'nin beka meselesidir. Hiç iktidar ona buna 'beka meselesi' demesin, bu meseleye baksın" diye konuştu.

DEVA Partisi Genel Başkan Yardımcısı Burak Dalgın, "Dünya Gıda Örgütü'ne göre 15 milyon vatandaşımız yetersiz besleniyor. Dile kolay, 15 milyon kişi. Arkadaşlar, 15 milyon kişi ne demek? Yunanistan ile Bulgaristan'ın toplam nüfusları kadar bir vatandaş kitlemiz yetersiz besleniyor" ifadelerini kullandı.. Dalgın ayrıca, "İnsanımızı paryalıktan çıkaracağız; hür, zengin, mutlu ve dünya ile yarışan bir Türkiye'nin vatandaşları olmalarının önünü açacağız" dedi.

DEVA Partisi Genel Başkan Yardımcısı Burak Dalgın, TBMM’de basın toplantısı düzenledi. Dalgın şöyle konuştu:

"20 YILLIK İNŞAAT HAMLESİNİN TÜRKİYE'Yİ GETİRDİĞİ YER BU MU?"

"İktidar sürekli inşaat hamlesiyle övünüyor. Ben de soruyorum; 20 yıllık inşaat hamlesinin Türkiye'yi getirdiği yer bu mu? Bir şekilde ev sahibi olan insanlarımız da mülksüzleşme riskiyle karşı karşıya. Geçenlerde Ak Parti ve MHP oylarıyla yeni bir kentsel dönüşüm yasası geçti. Bu çok büyük bir keyfiliğe yol açıyor.

Yani vatandaşımıza bir sabah birisi gelip, "Haydi kardeşim bu evden çık git, biz sana 20 kilometre uzakta başka bir ev verdik" demek yasal hâle geliyor. Tek imzayla bunu yapmak mümkün hâle geliyor. Bunun tehlikesini düşünebiliyor musunuz? Bu işİstanbul Beyoğlu'ndan başladı, yarın bütün ilçelere yayılabilir, vatandaşımızı mülksüzleştirebilir. Vatandaşımızın mülksüzleştirilmesinin karşısına dikileceğiz, hiç merak etmeyin.

Kış geliyor, havalar soğuyor. Hatırlarsanız, seçim döneminde ardı ardına doğal gaz rezervi bulunuyordu. İktidara yakınlığıyla bilinen bir isim de ne demişti, "Açın kombileri, 2023 yılında kimse doğal gaza para ödemeyecek', hatırlıyorsunuz değil mi? Gerçekte ne oldu? Doğal gaz 25 metreküplük ücretsiz verildi, yani aylık 125 liralık bir etkisi var bunun. Halbuki Gazbir'in geçen yılki raporuna göre, Türkiye'nin ortalama bir hanesinin tükettiği bunun 6 katı.

En düşük emekli aylığının 7 bin 500 lira, asgari ücretin 11 bin 400 lira, ortanca ücretin 17-18 bin lira olduğu bir ülkede bunlar çok ciddi rakamlar. Isınma da vatandaşımız için çok ciddi bir maliyet hâline gelmiş durumda.

Kamu nizami bozuldu. Her gün yeni bir çeteden bahsediliyor. Bazı ilçelerimizin isimleri sürekli asayiş olaylarıyla anılıyor. Trafikte kavga, kadınlara taciz, insanlara saldırı artık günlük bir rutin hâline geldi.

İşine, okuluna yürüyerek gitmek zorunda kalan, evden erken çıkıp geç dönen vatandaşlarımız bir tedirginlik içinde. Genç arkadaşlarımız da sık sık yazıyorlar, pek çok üniversite kampüsünde de bu ciddi bir problem hâline geldi. Saldırılarda yaralanan, hatta ölen vatandaşlarımız var. Bu meseleyi çözmek zorundayız, bu böyle halının altına süpürülecek mesele değil.

"DÜNYA GIDA ÖRGÜTÜ'NE GÖRE 15 MİLYON VATANDAŞIMIZ YETERSİZ BESLENİYOR"

Enflasyonun fakirleşme olduğunu, alım gücümüzü azalttığını hep söyledim. Fakiri daha fakir, zengini daha zengin yaptığını hep söyledim. Bugün de enflasyonun vatandaşlarımızı kalitesiz ve yetersiz beslenmeye mahkum ettiğini söyleyeceğim. Gıda enflasyonunda hem OECD ülkeleri arasında hem Avrupa ülkeleri arasında şampiyonuz. Zaten nerede ters gösterge var, orada şampiyonuz maalesef. İşin kötüsü, dünyada gıda fiyatları yüzde 10 aşağı indi Türkiye'de yüzde 70 yukarıçıktı. Millet Mersin'e gidiyor, biz tersine gidiyoruz. Dünya Gıda Örgütü'ne göre 15 milyon vatandaşımız yetersiz besleniyor. Dile kolay, 15 milyon kişi. Arkadaşlar, 15 milyon kişi ne demek? Yunanistan ile Bulgaristan'ın toplam nüfusları kadar bir vatandaş kitlemiz yetersiz besleniyor.

"YETERLİ BESLENEMEYEN EVLATLARIMIZ TÜRKİYE'NİN BEKA MESELESİDİR"

TÜİK'e göre pek çok evladımız et, balık ve tavuk düzenli olarak yiyemiyor. Üçte ikisi de her gün ekmek ve makarna gibi karbonhidrat ağırlıklı besleniyorlar. Bu çocukların fiziksel ve zihinsel gelişimi Türkiye'nin beka meselesidir, çok açık söyleyeyim. Yeterli beslenemeyen, kaliteli beslenemeyen evlatlarımız Türkiye'nin beka meselesidir. Hiç iktidar ona buna "beka meselesi" demesin, bu meseleye baksın.

Çalışma saatlerinden bahsetmek istiyorum. Burada da Avrupa şampiyonuyuz. Ortalamanın yüzde 17 üzerindeyiz. Yüzde 17 ne demek, her yıl iki ay daha fazla çalışıyoruz demek. Neticesini görüyor muyuz? Hayır. Doğal sonuç, para da kazanamayınca yorgun argın bir işe daha girmek. Geçen hafta Disk araştırması yayınlandı. 10 vatandaşımızdan 7 tanesi ayda 17 bin liranın altında kazanıyor. Türk-İş'e göre de Ankara'da yaşayan 4 kişilik bir ailenin açlık sınırı ayda 14 bin lira. Bu iki rakamı birlikte düşünün.

İktidar aileyi korumak için ne yapıyor? Vatandaşlarımız bugün ne yuva kurabiliyorlar ne yuvalarını ayakta tutabiliyorlar. Maddi yetersizlik sebebiyle gençlerimiz evlenemiyorlar.

Yuva kuranlar da evliliklerini sürdüremiyorlar. Geçen yıl 180 bin çiftimiz boşandı. Bunun temel sebeplerinden bir tanesi de maddiyat sebepli şiddetli geçimsizlik.

"UCUZLUĞU, VASATLIĞI VE PARYALIĞI REDDEDİYORUM"

Evlenemeyen Soner kardeşimin, bayramda memleketine gidemeyen Selim beyin, işinden evine korkarak dönen Aslı hanımın, evinde ısınamayan Rasim amcanın, kirasını karşılayamayan Hilal hanımın, çocuğunun beslenme çantasını dolduramayan Zehra ablanın hikayesi, milyonlarca insanımızın hikayesi. Vatandaşımızın öz yurdunda garip, öz vatanında parya hâline getirilmesinin hikayesi. Açık söyleyeyim; bu, sabredilmesi gereken, kaçınılmaz bir kader değil. Bu, kendiliğinden oluşan doğal afet gibi bir durum değil. Bu, dış güçlerin oyunu da değil. Bu, iktidarın ekonomik ve toplumsal politikalarının doğal sonucu.

Ucuzluğu, vasatlığı ve bunun doğal sonucu olan paryalığı reddediyorum. Rant yerine üretim, yatırım ve istihdamı koyan, vasatlık yerine dünya ile yarışmaya odaklanan, ucuzculuk yerine katma değer ve markalaşmayı hedefleyen, kontrol kumanda ekonomisi yerine hür teşebbüsü rehber alan ve çıkar lobileri yerine ekonomimizin dinamosu KOBİ'leri destekleyen bir kalkınma seferberliği ile bu paryalık zincirini kıracağız. İnsanımızı paryalıktan çıkaracağız; hür, zengin, mutlu ve dünya ile yarışan bir Türkiye'nin vatandaşları olmalarının önünü açacağız."

ANKA Haber Ajansı