Kesk Samsun Üyeleri, İliç'te Yaşanan Maden Faciasına Tepki Gösterdi

KESK Samsun Şubeler Platformu üyeleri, Süleymaniye geçidinde bir araya gelerek Erzincan'ın İliç ilçesinde yaşanan maden felaketine tepki gösterdi. KESK Dönem sözcüsüİsmail Yavuz, "Bir kez daha gördük ki, insanı ve doğayı merkezine koymayan her politikanın sonu katliamdır, acıdır, ölüm ve gözyaşıdır. Ne yazık ki söz konusu rant ve talan olunca AKP iktidarının önceliği sermaye ve gözü dönmüş kar odakları oluyor” dedi.

MEHMET REBİİÖZDEMİR

KESK Samsun Şubeler Platformu üyeleri, Süleymaniye geçidinde bir araya gelerek Erzincan'ın İliç ilçesinde yaşanan maden felaketine tepki gösterdi. KESK Dönem sözcüsü İsmail Yavuz, "Bir kez daha gördük ki, insanı ve doğayı merkezine koymayan her politikanın sonu katliamdır, acıdır, ölüm ve gözyaşıdır. Ne yazık ki söz konusu rant ve talan olunca AKP iktidarının önceliği sermaye ve gözü dönmüş kar odakları oluyor” dedi.

KESK Samsun Şubeler Platformu üyeleri dün akşam saatlerinde Süleymaniye geçidinde bir araya gelerek, Erzincan’ın İliç ilçesinde meydana gelen faciaya tepki gösterdi. KESK Samsun Şubeler Platformu Dönem Sözcüsü İsmail Yavuz yaptığı açıklamada şunları söyledi:

"ÖNEMLİ OLAN YAŞAMAYI VE YAŞATMAYI ESAS ALMAKTI"

İsmail Yavuz şunları söyledi:

"İki hafta önce 6 Şubat depremlerinin birinci yıl dönümü nedeniyle doğal afetlerin katliama dönüşmesine neden olan politikaları bir kez daha sorguladık, dile getirdik, dikkat çekmeye çalıştık. Ne yazık ki aynı zihniyetin sonucu olarak 13 Şubat tarihinde de Erzincan İliç’te tedbirler alınsa ve madenin çalışmasına izin verilmese yaşanmayacak olan bir işçi ve doğa katliamıyla karşı karşıyayız. İktidar tepkileri bastırmak ve asıl sorumluların açığa çıkmasını engellemek için bir haftadır çareyi Erzincan’a giriş ve çıkışları yasaklamakla buldu. Bu iktidarın sicili kolluk güçleri başta olmak üzere devletin her türlü olanağını doğa düşmanı, talancı bu tür şirketlere çelikten bir zırh örmek için kullanmak konusunda hayli kabarık. Bunu Akbelen’de, Akkuyu’da, Kazdağları’nda, İkizdere’de, Amasra’da, Soma’da Munzur’da ve daha birçok yerde gördük, yaşadık. O yüzden bu yasaklamalara yabancı değiliz. Ancak bir kez daha altınıçizmek gerekirse bu karar Anayasa’ya, temel hak ve özgürlüklere aykırıdır. Bu karardan da anlıyoruz ki, madene her türlü kolaylığı sağlayan, defalarca kapasite artırımına izin veren, çevre örgütlerinin, meslek odalarının raporlarına, uyarılarına kulak tıkayan iktidar bir kez daha şirketi kurtarmaya, hazırlanıyor. AKP İktidarı ve iktidar medyası sorumluluğunu gizlemek için ne kadar büyük bir güç ile arama kurtarma faaliyetlerini yürüttüğünün propagandasını yapıyor. Önemli olan göz göre göre gelen katliamı engellemek, önüne geçmekti. Yaşamayı ve yaşatmayı esas almaktı. Bir kez daha gördük ki, insanı ve doğayı merkezine koymayan her politikanın sonu katliamdır, acıdır, ölüm ve gözyaşıdır. Ne yazık ki söz konusu rant ve talan olunca AKP iktidarının önceliği sermaye ve gözü dönmüş kar odakları oluyor.

"NE ŞİRKET NE DE MADEN KAPATILDI

Çöpler Altın Madeni’nin kapatılması için konfederasyonumuz, çevre örgütleri, TMMOB ve diğer meslek örgütleri ve en önemlisi de burada yaşayan çevre halkı yıllardır bir mücadele yürütmektedir. Bilirkişi raporlarında sürekli olarak bu maden çalıştığı sürece felaketlerin kaçınılmaz olacağı ifade edilmiştir. Siyanür sızıntılarının çok geniş bir kesime yayılmasının, bunun on yıllarca sürecek ölümcül sonuçlar yaratmasının riskine dikkat çekilmiştir. Ancak iktidar sözde denetlemeler yaptığını açıklama ve geçici kapatma dışında hiçbir şey yapmamıştır. Aksine kamuoyunun tepkisinin azaldığı her süreci fırsata çevirerek şirkete sürekli kapasite artırma izinleri vermiş, vergi borçlarını silerek adeta ödüllendirmiştir. Bölgenin deprem ve heyelan bölgesi olduğuna, toprak kaymalarına müsait olduğuna, dolayısıyla siyanür ile liç işlemine dayalı altın madenciliğinin suya, toprağa ve havaya karışması riski nedeniyle çok büyük tehlikeler barındırdığına dair raporlar yargı tarafından görmezden gelinmiştir. 2022 yılında korkulan olmuş ve siyanürlü solüsyon taşıyan borulardaki sızıntı nedeniyle çevre tahribatı yaşanmıştır. Buna rağmen ne şirket ne de maden kapatılmıştır. Erzincan İliç’teki şirketin ortaklarından birinin uluslararası sermayenin, sömürge madenciliğinin önemli temsilcilerinden olması diğerinin de havuz medyasının önemli bölümünün sahibi olan Çalık grubunun olmasışirketin neden ısrarla korunup kollandığını, neden aksi yöndeki raporların hasıraltı edildiğini ve neden defalarca kapasite artırımına izin verildiğini göstermektedir. Söz konusu madene deprem su kaynakları ve nehirlerin korunması bakımından bilimsel gerçeklere aykırı olarak Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca ÇED olumlu kararı verildi. Kapasite artırımı başvurularına da izin verildi. Dönemin Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum'un bu uygulamaların altında imzası vardır.

"TÜM MADENCİLİK FAALİYETLERİ KAMULAŞTIRILMALI"

Soma, Ermenek, Amasra ve daha sayamayacağımız pek çok maden katliamı... Mevcut durum değişmiyor. Yer altı ve yer üstü zenginliklerimiz ulusal ya da uluslararası emperyalist tekeller ve işbirlikçileri eliyle yağmalanıyor. Bugün sorun aynı zamanda Cumhuriyetin kuruluşundan beri Kamu eliyle yürütülen pek çok madencilik faaliyeti ne yazık ki AKP iktidarı döneminde özelleştirilmiştir. Ülkenin tüm yurtsever insanlarına çağrımızdır; tüm madencilik faaliyetleri kamulaştırılmalıdır. Bugün hala ulaşılamayan resmi rakamlara göre göçük altında 9 işçimiz vardır. Bu iktidar döneminde ne yazık ki ölüm yoksul evlerine, işçi ve emekçilerin evlerine reva görülmektedir. Katliamı engellemeyen, iktidar en azından bu aşamada konunun uzmanı TMMOB’a bağlı odaları, sendikamız ESM’yi ve bilim çevrelerini sürece dahil etmelidir. Şu anda sahada çalışma yürüten aralarında sendika üyelerimizin de bulunduğu AFAD ekiplerine işçi sağlığı ve güvenliği kriterlerine uygun şartlar oluşturulmalı, zehirli kimyasal atıklardan arınmaya yönelik yeşil temiz bölgeler kurulmalı, yüksek koruyuculuğu olan ekipmanlar sağlanmalıdır. Konfederasyonumuz bu sürecin takipçisi olacaktır."

ANKA Haber Ajansı

Gündem Haberleri