Haber: OKTAY YILDIRIM Kamera: SADIK KARAKULOĞLU
İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, CHP Pendik Belediye Başkan adayı Tarık Balyalı ile birlikte ‘Kanaat Önderleri Buluşması’na katıldı. İstanbul’a 5 yıl boyunca kalkınmacı ve icraatçı bir belediyecilik yaşattıklarını vurgulayan İmamoğlu, “Mesela; aynı anda 10 metroyu yapabilmek, ciğer ister. İyi bir planlama ister. Bunların hiçbiri hikaye değil. Bizi kirletiyorlar. ‘Efendim biz başlamıştık.’ Neye başlamıştınız? ‘Biz başladık’ dediğiniz metroların 6 tanesine başlamamıştınız bile. Sadece ihalesini yaptınız. Şantiyeyi kurdunuz. Başka bir şey yok” dedi.
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, CHP Pendik Belediye Başkan adayı Tarık Balyalı ile birlikte “Kanaat Önderleri Buluşması”na katıldı. Dumlupınar Mahallesi’ndeki bir restoranda gerçekleşen buluşmada, İmamoğlu ve Balyalı birer konuşma yaptı. Birbirinden farklı toplum kesimi ve meslek gruplarından oluşan 117 kanaat önderinin yer aldığı buluşmada konuşan İmamoğlu, özetle şunları söyledi:
"HIZLICA ÇÖZÜM BULMA GAYRETİİÇERİSİNDE OLUYORLAR: Pendikli hemşehrilerim, çok kıymetli konuklarımız. Ben de sizin konuğunuzum. Siz de bizim konuğumuzsunuz. Birlikte bir şehirde yaşıyoruz. Dolayısıyla hemşehri duygularıyla çok değerli dostlarımızı görüyorum. Tanıdıklarım var, tanımadıklarım var, sivil toplum kuruluşlarının değerli başkanlarının olduğunu görüyorum. Burada özellikle esnaf odalarının kıymetli başkanlarını, heyetlerini, temsilcilerini görüyorum. Farklı meslek gruplarının temsil eden başkanları görüyorum. Yine organize sanayi bölgelerinin birlik başkanı dostumuzu görüyorum. Onunla birlikte yine sanayiciler var. Buranın kıymetli hanımefendileri, beyefendileri var. Elbette burada aynı zamanda. değerli adayımızla bir aradayız. Tarık Balyalı sizin hemşeriniz, kapı komşunuz, şehrimize çok değerli hizmetler verdi. Son 10 yılda İstanbul Büyükşehir Belediyesi çatısında. Ama özellikle son beş yıldır birlikte çok güzel çalışmaların içerisinde işbirliği yapan aynı masayı paylaşan bir dönemi yaşadık. Değerli ilçe başkanım bizimle beraber ve aynı zamanda İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nden de çok değerli yöneticilerimiz Genel Sekreterimiz, Genel Sekreter Yardımcımız ve bir kısım yöneticilerimiz burada bizimle beraber. Onlar da bir kısım notlarını alarak olası bir takım yerlerde kurumumuzun olur ya diye eksik bıraktığı ya da tamamlaması gereken işleri sizlerin bize aktaracağı hususları ele alarak hızlıca çözüm bulma gayreti içerisinde oluyorlar.
GÖREVİ DEVRALMAMIZIN BİLE SÜRECİNİN NE KADAR SANCILI OLDUĞUNU LÜTFEN HATIRLAYIN: Şu anda yaptığım bu ziyaretlerin farklı bir boyutu var. Ben aynı zamanda İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanıyım. Yani size bu geçtiğimiz beş yılın hesabını vermek bir nevi helalleşmek, bir nevi sizin eleştiri, öneri ya da takdirlerinizi duymak ama bir yanıyla da bütün dostlarımızı, hemşehrilerimizi ziyaretlerimizi de bu şekilde tarifliyorum; aynı zamanda önümüzdeki dönemde de İstanbul Büyükşehir Belediyemizin Cumhuriyet Halk Partisi adayı olarak huzurlarınızdayım. Bu iki boyutu yönetmek biraz hassasiyet istiyor. Hem kurumun, makamın sahibi milletin karşısına gelip bunu en hassas şekliyle sizlerle karşılamak ama bir yanıyla da kendi beş yıla dair önümüzdeki beş yıla dair propagandasını yapmak. Ama ben şöyle söyleyeyim. Burada tabi çok deneyimli, çok bilgili, çok süreçleri takip eden bir hazirun olunca konuşmanın akışını biraz farklı yönlendirmek gerektiğini düşünüyorum. Çok iddialı birkaç cümle söyleyeceğim. Son beş yılda görevi devralmamızın bile sürecinin ne kadar sancılı olduğunu lütfen bir hatırlayınız.
HİÇ UNUTMUYORUM SAYIN BAKAN SANDIKTA 700 CİVARI TERÖRİST VAR DEMİŞTİ: Burada siyasi düşünceleriniz nasıl bir kimlikle, nasıl bir yaşam biçimiyle burada olmanızın boyutlarını bir kenara bırakarak seçimi kazanan bir insanın karşısına dikilerek uyduruk bahanelerle sandıkta teröristler vardı, hiç unutmuyorum bakanın tarifini. Sandıkta 700 civarı terörist tespit ettik demişti. Terörle bağlantılı ve bu ve buna benzer sebeplerle aynı zarftan çıkan dört oyun sadece bir tanesini iptal ettiler. Dört oy çıkıyor ve bir tanesini iptal ediyorlar. Düşünsenize o sandık başındaki yedi yüz terörist dört oyun üçünü sayarken sorun çıkarmıyor. Ama Ekrem İmamoğlu'nu sayarken problem çıkar minvalinde. Kimi anlatsanız gülerler ama bu trajikomik durum aynı zamanda beni çok derin üzen bir konudur. İptal edildi seçimimiz. Ardından milletimiz hassasiyet gösterdi ve işin farkını daha farklı bir boyuta taşıyarak bana görevi tevdi etti. Dolayısıyla ben üç ay geç başlayabildim görevime. Yani martın sonunda başlamam gerekirken ben haziranın sonunda görevime başlayabildim. 1 Temmuz itibarıyla da tabiri caizse koltuğa oturduk ve bir belediye devraldık. Hızlıca işlerimize, sorunların tespitine, ortamların tespitine, verilere ulaşmaya, kadroya hakim olmaya ve hızla icraatçı bir dönemi başlatmaya gayret ettik.
TÜRK LİRASINI ADINA YAKIŞMAYACAK BİR BİÇİMDE ÇÖKERTTİK: Hatırlayın yine hemen altı ay sonra ocak itibarıyla pandemiyle yüzleşir olduk ve bir bir buçuk yılımız pandemiyle geçti. Tabi bu esnada özellikle hatırlayın seçim öncesi başlayan ekonomik krizin faiz sebep, enflasyon sonuç diyerek ekonomi kurallarını ne yazık ki altüst eden bir anlayış bizleri dünyanın en yüksek enflasyonuna paramızı pul eden anlayışa, bankalarımızı krize sokan, güvensiz bir piyasa hareketi oluşturan bir sürece evirdi. Bir başka boyutunu daha hatırlatalım. Ne yazık ki liyakati olmayan, liyakatsiz insanları ama Merkez Bankası'nda ama bakanlar kurulunda özellikle parayla ve maliyeyle ilgili kısımlarda görevlendirerek, görevlendirmenin tek amacı vardır. Ne dersem onu yapsınlar anlayışı ekonomik krizi daha da derinleştiren bir süreci bize yaşattı. Burada çok deneyimli insanlar var. Siyasi, iş dünyası, sivil toplum, çok deneyimli insanlar var. Gerçekçi olalım cebinize 14 yıl önce giren 200 lira ilk girdiğinde 130 doların üzerinde dolar satın alıyordu şu anda altı dolar satın alabiliyor. Çökerttik paramızı Türk lirasının adına yakışmayacak bir biçimde çökerttik. Ve bu çöküş aslında son dönemin çöküşü. Son periyotta bir 10 yıllık döneme bir bakın.1 0 yıl içerisinde kötü hamleler, bizi buraya taşıdı. Bu ekonomik kriz de bizimle beraber yürüdü bu beş yıllık süreç içerisinde.
AŞAĞIYA YATTILAR EKREM İMAMOĞLU, YUKARI KALKTILAR EKREM İMAMOĞLU: Bu yüksek enflasyon vesaire elbette ki bir deprem boyutuyla da hepimiz bir sarsıldık. Yani moral, motivasyon, ekonomik olarak vesaire. İlave ediyorum. Biz aynı zamanda bu dönem içerisinde soruşturmalar, davalar ve bu davalarda uyduruk davalarla, siyasi yasak getirme boyutu gibi birçok girişime de muhatap olduk. Yani haftalar, aylar, mevzular bu şekilde evrildi, gidildi. Yani her gün, hiçbir gün olmadı ki Ekrem İmamoğlu sabah kalktığında bir kriz Ankara'dan esen bir kriz rüzgarı esmiş olmaz. Yani aşağı yattılar Ekrem İmamoğlu, yukarı kalktılar Ekrem İmamoğlu. Böyle bir zaman dilini beş yıl geçti. Peki Ekrem İmamoğlu böyle bir dönemde ne yaptı. Rakamlarla sabittir sevgili dostlar. Bu beş yılda sosyal yardımları altı katına çıkarttık. Bu altı katına dediğim rakamsal olarak değil. Bütçedeki oranı açısından söylüyorum. Rakamsal olarak aldanabiliriz. Türk lirasıyla hiçbir şey hesaplayamıyoruz artık. Onun için sizi aldatmıyorum yani. Altı katı derken bütçedeki payından dolayı bunu söylüyorum. Peki. Keyiften mi yaptık bunu? Hayır. İnsanımızın zorda olduğunu, sıkıntıda olduğunu, taleplerin arttığını gördüğümüz için yaptık. Peki neyle gururlanırsın? Elbette vatandaşımın yoksulluğunda ihtiyacında ona yetişebilmenin, ona katkı sunabilmenin Türkiye'deki ekonomik koşulların sıkıntıya soktuğu insanlarımızın yanında olabilmenin gururunu yaşarım. Ama bir yanıyla da şunu diyorum içimden keşke milletimizin zenginliğiyle gurur duyabilseydik de başka şeyler yapabilseydik. Biz memleketimizde canım İstanbul'da İstanbul gibi bir şehirde sadece ve sadece insanlarımızdan yoksulluk dinliyoruz. Emeklilerimizin derin yoksulluğunu dinliyoruz. Çocuklarımızın okula aç gitmesi yoksulluğunu duyuyoruz. Ve politikalarımızı buna göre büyütmek zorunda kalıyor insanlarımızın yanında olmak zorunda kalıyoruz.
BÜTÜN UYGULAMALARIMIZ İNSANLARIMIZI KAPSAYICI UYGULAMALAR: Bizim çocuklara süt dağıtmamızda dalga geçtiler. Şimdi biz ne vaat ettiysek aynı vaatleri bu seçimde veriyorlar versinler. Bizim her vaadimiz insanımız için. Bizim vaatlerimizi bir başka partinin bir başka adayın kullanması bizi tam aksine mutlu eder, kullansınlar. Ama zamanında dalga geçtikleri bazı hizmetlerimizi bugün sahiplenerek ifade etmeleri şunu da gösteriyor. İyi bir muhalefetin bu şehre, bu ülkeye aslında farklı açılımları getirebildiğini de gösteriyor. Bu bağlamda biz güçlü bir muhalif düşünceyi, iktidara taşımanın da gücünü yaşıyoruz ve taşıyoruz onu söyleyeyim. Ama bu iktidarın bir farkı var. Bunu ifade etmek isterim. Bizim iktidar yürüyüşümüz siyasi parti iktidarının ötesinde bir yürüyüştür. Yani biz partiler ötesi bir ittifakı kurup bu toplumda başka bir ittifak üzerinden, toplumsal bir ittifak üzerinden Türkiyemizin, ülkemizin, milletimizin ve başta bunu sağlayacak olan şehirlerimiz üzerinden güçlü bir toplumsal ittifakla bir nevi ayağa kalkışı, bir nevi dirilişi, bir nevi güçlü bir siyasal değişimi var edebilme yürüyüşüdür. Bu bağlamda ben sorumluluğumu görüyorum. Bunun ana merkezi de İstanbul'dur. Bunu İstanbul'dan başarabilirseniz bu çok başka bir yere doğru gider. İşte onun için bütün uygulamalarımız insanlarımızı kapsayıcı uygulamalar.
SOSYAL POLİTİKALARDA TÜRKİYE CUMHURİYETİ TARİHİNİN EN BAŞARILI 5 YILINI BU ŞEHRE YAŞATTIĞIMIZI DÜŞÜNÜYORUM: Anne süt de öyle bir uygulama anne kart da öyle bir uygulama. ‘Anneler 0-4 yaş arasıçocuğunu birlikte ücretsiz İstanbul'u gezdirebilsin’ derken aslında muazzam vicdanlı bir politika ortaya koyuyoruz. 650 bin annenin cebine o kart girebiliyorsa bu büyük bir ihtiyaç var demektir. Veya eğer bir kent lokantası açıyor ve bu neredeyse üç milyon kişiye orada yemek yedirebilmişsek, 8-10 ayda bu çok büyük bir ihtiyaç demektir. Şimdi artık her ilçemizde açmak durumundayız ve açıyoruz. Çünkü emekli vatandaşlarımız aracı da ücretsiz olunca bir öğle yemeği yiyebilmek için, Sultangazi'de açılışı yaptığını da dinledim. Sultangazi'den Çapa'ya Fatih'e gidip kent lokantasında öğle yemeği yiyip geri dönüyor. Niye? Orada 40 lira parası ona yetiyor başka türlü parası yok. Ben bunları vatandaştan dinliyorum. Onun için bu yoksullukla mücadelede evet altı kat arttırdık. Bakın peki, yoksullukla mücadeleyi yaparken, çocuk, kadın, erkek, emekli, herkes işsiz insanlara iş bulma sistemi, bölgesel istihdam ofislerimiz beş yılda 200 bine yakın insanıözel sektörde iş buldu. Sizin işiniz mi iş bulmak demişlerdi o zaman bize? Sonra ben bunu açıklayıp detaylarını sunduktan sonra o zamanki rakibim böyle bir proje açıklamak zorunda kalmıştı. Biz başardık bunu. Bu ve buna dönük sosyal politikalarda iddia ediyorum birinci başlığım bu. Sosyal politikalarda Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en başarılı beş yılını bu şehre yaşattığımızı düşünüyorum ve bundan asla geride durmuyorum bunu söylemekte. Hesaplanabilir, kıyaslanabilir kamu verileri ortadan, sayılar ortada, alınsın, kıyaslansın, bakılsın.
AYNI ANDA 10 METROYU YAPABİLMEK CİĞER İSTER: İkinci başlığımız, biz aynı zamanda kalkınmacı, icraatçı bir belediyecilik yaşattık bu şehre. Yani nasıl kalkınmacı ve icraatçı bir süreç yaşattık? Aynı anda on metroyu yapabilmek ciğer ister iyi bir planlama ister. Bunların hiçbiri hikaye değil. Bizi kirletiyorlar, efendim biz başlamıştık neye başlamıştınız? İstanbul'daki metroların biz başladık dediğiniz metroların altı tanesine başlamamıştınız bile. Sadece ihalesini yaptınız. Şantiyeyi kurdunuz. Burada inşaat işi yapanlar, o işleri bilenler vardır aramızda. İhaleyi yap, birine teslim et şantiyeyi kurdu. Başka bir şey yok. Projelerin çoğu yani ihale edilen metro projelerin çoğunun projesi yok. Avan proje üzerinden ihale yapılmış projesi yok, kaynağı yok. Metroyla kolay iş değil. Metronun bir kilometresine kadar biliyor musunuz şu an itibarıyla? Araç hariç 55 milyon euro. Biz görevi aldığımızda 2019’da bu ne kadardı biliyor musunuz? 35 milyon euro civarındaydı. Dünyadaki emtia artışlarından şu an 55 milyon euro oldu. 55 milyon euroyu ben zorlanıyorum hesaplamakta. Neredeyse iki milyar lira bir kilometresi. Onun için kolay değil metro işini yapabilmek kendi öz kaynağınızla. Uzun vadeli borçlanmalar bulursanız, kaynaklar bulursanız mümkün. Projesini bulamamışsın bir kuruş para kaynak bulamamışsın. Hepsi stop etmiş. Hatta bunlar 2015-2016-2017-2018’de ihale edilen işler. Bu ihale edilen işleri bir de ara dönem hatırlarsanız rahmetli Kadir Topbaş görevinden ayrılmak zorunda kalmıştı. O dönemde atanan diğer belediye başkanı Sayın Uysal geldiğinde bu projeleri, bu ihalelerin tamamını iptal etmiştir. Kıyamet kopunca, yanlış bir işlem, tekrar o vatandaşlara tekliyle ihalelerin devam ettiğini bildirmiş. Çünkü parası yok, pulu yok. Peki biz ne yaptık? Biz tam bir nokta altı milyar euro bu işlere kaynak bulduk. Ve bu zor ekonomik koşullarda bulduk. Zor ortamlarda bulduk. Onun için on metro hattını birden yönetebilmek, yapabilmek önemli bir kabiliyettir.
BU KARDEŞİNİZE BELEDİYE BAŞKANLIĞI DÖNEMİNDE BİR KURUŞ BİLE VERMEDİLER: Pendik, Kaynarca Tuzla hattı bunun somut bir örneğidir. Hani diyorlar ya biz yaptık, doğru ihaleyi yaptılar. İhale var, iki tane firma var ortada proje yok. Oturduk projeyi çalıştık. Ve 2020’nin ortalarına doğru projesi bitti. Bir de para bulduk kaynak bulduk. Hadi işe başlıyoruz ve başladık firmaları ikna ettik ve başladık. Tam başladık iki etaba böldük önce Kaynarca'ya, sonra Tuzla'ya. Ona göre kademeli çünkü fonlar ve kaynaklar bulmuştuk. Sonra malum bir aşırı kur artışları yaşandı. Hatırlayın o dönem hükümet, müteahhitlere ihaleleri fesih yetkisi vermişti. Bu firmayla konuşmamıza rağmen bu iki firma ihaleyi feshettiler hükümetin vermiş olduğu o yetkiyle. Fesih ettiler. Tekrar başa sardık bir sürü bir süreç işlemişti biraz yol almıştı o firma ve günün sonunda biz o işi tekrar ihale ettik. Firma aldı yine gümbür gümbür başladık çünkü paramız vardı, kaynağımız vardı. Şimdi ilk etabı yani Pendik - Kaynarca kısmını bu sene sonunda önümüzdeki yılın ortalarında hizmete açıyoruz. Hemen akabinde de bir, bir buçuk yıl içerisinde de ikinci etabı yani Tuzla'ya kadar kısmında devam ettiriyoruz. Şimdi bunları biz bu zor dönemde yaptık. Bir lira dışarıdan para bulunamaz dönemde yaptık. Biz sadece metrolar için bu ülkeye bir nokta altı milyar euroya yakın para soktuk. Atık yakma vesaire bunları kalktığımızda bunu çok daha üzerinde bir dış kaynak yaratmanın gururunu yaşadık. Peki aklınıza şu gelmiyor mu? Ya Ekrem Başkan sen dış kaynak dış kaynak diyorsun da niye devletin kurumlarından para almadın da aldın da gittin dışarıdan aldın. İki sebebi var. Bir tanesi yurt dışından çok daha uzun vadeli on yıla varan uzun vadeli kaynaklar bulabiliyoruz. Beş yıl, altı yıl, yedi yıl, on yıl, on iki yıl hatta ikincisi, ikincisi devletin kurumlarından bu hemşehrimize, bu kardeşimize, belediye başkanlığı döneminde bir kuruş lira bile vermediler. Bir kuruş lira devletin bankaları, kurumları, iller bankası dahil.
BİZ NİYE KREŞ AÇIYORUZ: İller Bankası bizim gibi belediyelerden kesilen paralarla oluşan bir kaynağı vardır. Bir de devletin aktardığı bir pay vardır. Bu beş yıl içinde sadece bu beş yıl içinde İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nden tam altı milyar lira kesinti yaptılar. Bizden o kaynağı o bankaya aktarma yaptılar. Bize bir lira bile vermediler. Ya bari üç yüz milyon ver, beş yüz milyon ver. Fonlar var, oradan ver vermediler. Buradan başka bir yere geleceğim. Bunun gibi bakınız atık yönetmeden yeşil alanlara, karayollarına, yollara asfalta yaptığımız yatırımlar metrolara, deniz ulaşımına, deniz taksiye yatırımlardan birçok konuya kadar tekrar söylüyorum az önce ikinci başlık olarak sosyal politikalarda söylediğimin ikinci başlığı olarak yatırımlarda da Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en başarılı beş yılını icraatçı ve kalkınmacı alanda yaptığımızı iddia ediyorum. Bu iddiamda yine rakamlarına sahiptir. Üçüncü başlık, Adaletli bir şehir var etmek. Adil bir kent var etmek. Adaletli şehir nasıl biliyor musunuz? Her ortamda adil bir uygulamayı devreye sokmak. Mesela kreş. Biz niye kreş açıyoruz, 100 tane kreş açtık. İnşallah 200 olacak. Şu an 50 tanesi de sahada imalat halinde. Yani çok yakın zamanda 150 sayısını zaten buluyoruz. 200 tane kreşşunun için açıyoruz. Yoksul bölgede bölgelerde insanlar çocuklarını başkalarının çocuklarından hayata üç sıfır mu mağlup başlamasınlar? Gelsinler bizim kreşlerimizde bakın ücretsiz imkan sunduğumuz çocuklarımız var. Düşük ücretli aldığımız var. Tam ücretli alıp işe koyduğumuz aileler de var. Tam ücretle bu arada bildiğiniz kreşlerin altıda biri, yedide biri hatta onda biri rakamlarda. Bu bağlamda kreşleri açtık.
100 BİN GENCİMİZE 750 MİLYON LİRA BURS VERDİK: Bakın 100 bin öğrenciye burs veriyoruz. 100 bin üniversite öğrencisi. İlkokul, ortaokul, o lise, o bölümde verdiğimiz 100 bin ayrı. 100 bin üniversite öğrencisine verdiğimiz eğitim bursu bizden önce sıfırdı. Düzeltiyorum birdi. Bir torpilli hanımefendiye 120 bin euro yurt dışında okuması için para ödediler usulsüz şimdi milletvekili. Bir başkasına da 200 bin dolar. Ama biz 100 bin gencimize bu sene tam 750 milyon lira burs verdik. Yani bir milyar lira. Neredeyse. Önümüzdeki sene 15’şer bin lira vereceğiz bir buçuk milyar lira. Peki yurtlar, adaletli bir şehiriz biz yurtlar. Beş bin 200 yatağımız var. Bizden önce sıfırdı. Sıfır. Sıfır boş. Sıfır kreş. Sıfır yurt. Bütün bunlar adil bir şehir var etme adına. İnsanlara bakın burada toplu taşımacılığın içinde olan dostlarım var. Mesela özel halk otobüslerine öyle bir sistem tarifledik ki biz haksız, hukuksuz tek bir hat kalmadı. Bizim için zor bir uygulamaydı maddi olarak zor bir uygulama. Adaletli bir uygulamaydı. Efendim 20 gün, bir ay, bazen gecikmeli ödemeler oluyor. Vallahi ben geldiğimde üç dört aydır ödeme almamışlardı. Ama biz gene de bu zor koşullarda onları aksatmamaya gayret ediyoruz. Keşke tıkır tıkır her şeyi gününde ödeyebilsem. Onun için ne dedim? Bir sosyal politikalarda en başarılı Türkiye Cumhuriyeti'nin en başarılı beşiğidir.
BİZİM BELEDİYECİLİĞİMİZ NE PARTİCİLİK YAPTI NE DE PARTİZANLIK YAPTI: İki kalkınmacı, icraatçı bir politika noktasında Türkiye'nin en başarılı beş yılı, iddiamız budur hesap veriyorum. Üçüncüsü adil bir şehir, adaletli bir yönetim olma konusunda da çokça örnek verebiliriz. Bu konuda da yine en başarılı, en adil yönetim olduğumuzu düşünüyorum. Her şeyden önce iddiayla ifade ediyorum. Bizim belediyeciliğimiz ne partizanlık yaptı ne particilik yaptı. Benim babamın anlatırım, bu gerçektir. Beylikdüzü Belediye Başkanı olduğumda böyle çok erken saatte, sabah namazıyla beraber belediyeye ben gittim. O gün de vatandaşları toplayacağız üç dört saat sonrasında. İlk makamda ziyaretimi annemle babama aldım. Çünkü sonra ayrıldılar. Zaten makamıma bir tek o zaman geldiler. Bir de büyükşehir seçildiğim zaman bir ilk gün geldiler. Onun dışında gelmezler. Annemle babamı aldım. Babam dedi ki, hiç unutmam lafını. Bak dedi partinin başarılıüyesi ol çok çalış en başarılıüyesi ol. Partideki herkes seninle gurur duysun. Ama sakın particilik partizanlık yapma. Yaparsan benim evladım değilsin dedi. Ve ben o kulağımda küpedir ve asla bunu yapmadık, yapmayız.
BU ŞEHRİN 1 LİRASINA BİLE BİR LEKE, BİR ZEVAL GELMEMESİİÇİN ÇOK ETKİN ÇALIŞTIK: Biz, bu şehrin belediyesini yönetirken; ‘O kasanın, o bütçenin parasına el değmeyecek’ diye bir karar verdik. Eksiğimiz, hatamız olabilir. Ama biz, bu şehrin 1 lirasına bile bir leke, bir zeval gelmemesi için çok etkin çalıştık. Bütün bunları tek başına başarmadım. Arkamda 90 bin liyakatli, ahlaklı bir kadro var. Her ne kadar bakanlar çıkıp benim yanımda çalışanlara ‘belediyede şu kadar terörist var’ diye anons etme hadsizliğini yapmış olsalar da sonrasında ne o sandıkta bir tane buldular ne de İBB'de bir tane terörist buldular. Yazıklar olsun. Başka bir şey demiyorum. Yazıklar olsun. Ama biz, milletin evladı 90 bin çalışanımızla, yöneticileriyle bu başarılar elde ettik.
BİR KİŞİDEN TALİMAT ALANI MI SEÇECEKSİNİZ? ORTAK AKILLA DOĞRULARI YAPMA GAYRETİNDE, MİLLETİYLE BERABER, MİLLETİYLE ŞEFFAF DÜŞÜNENİ Mİ: Mesela Ekrem İmamoğlu'na hiç kimse, bir kişi olarak talimat veremez. Ama 16 milyon, bana talimat verir. Biz talimatı da uyarıyı da ikazı da öneri noktasında, 16 milyon insanı birinci sıraya koyarız. Bizim karşımızdaki anlayış, artık şuna evrildi: Bir kişi ne derse o oluyor. Bunu değiştirmek zorundasınız. Bunun A partisi, B partisi yok. Bugün bu anlayışın ülkeye de zararı var. Kendi partilerine de zararı var. Böyle siyaset olmaz. Böyle anlayış olmaz. Siz, kimi seçeceğinize karar verin. Bir kişiden talimat alanı mı seçeceksiniz? Ortak akılla doğruları yapma gayretinde, milletiyle beraber, milletiyle şeffaf düşüneni mi? Pendik'te de öyle, İstanbul'da da öyle. Biz, buna talibiz. Ben, 39 ilçeye eşit hizmet taşıdım. Niye biliyor musunuz? Ben Beylikdüzü'nde belediye başkanıyken, benim kapımıçalamadılar. Telefonumu açamadılar. Randevu vermediler. Niye? CHP'li ya Ekrem İmamoğlu. Vermeyin. İlçeme bir kez ziyarete gelmez mi büyükşehir yöneten bir belediye başkanı. Peki ilçemde iş yapmaz mı? Vallahi yapmadılar. Biz her yerde yaptık. Partizanlığı o anlamda da bitirdik.
ÇARPILIRLAR EKREM’LE YAN YANA GÖRÜNÜRLERSE: Pendik’e, en az 25 defa gelmişimdir. Ben, yapılmamışı yapıyorum. Belediye başkanına mutlaka haber verdiririm, davet ederim. Ben Pendik Belediyesi’ni ziyaret ettiğimde bir kez masaya oturduk. Ondan sonra Sayın Başkan’ı 20 kez davet ettiğim halde; bir açılışa, bir toplantıya, bir buluşmaya, bir şantiye ziyaretine bile -bak gelmemiştir demeyeceğim- gelememiştir. Gelemez. Çarpılırlar Ekrem'le yan yana görünürse bunlar. Bir kişi onlara parmağını gösterir. Bana, 5 yıl üzerine ilk kez bir davet geldi. Ben de çıktım otobüsün üstünde dedim ki, ‘Allah razı olsun. 5 yıl üzerine beni ilk kez davet ettiler’ dedim. Aday hemen yetişti; ‘Ne daveti? Yok öyle bir davet. Nereden davet edildi?’ Sanki davet etmek ayıp. Davet etmek bizim kültürümüzde var. Davete icabet de bizim kültürümüzde var. Sonra bakanlık tutuştu. Sonra belediye aradı, ‘Acaba sehven mi yolladık?’ Yahu telaşa bakar mısınız? Bu ne biliyor musunuz? İşte o bir kişiden talimat almanın, o bir kişinin yarattığı korku. Bu korkuyu silin atın kardeşim. Korku duvarlarını yıkın. Cumhuriyet rejimi var bizde. Demokrasi var. Cumhuriyet ve demokrasinin olduğu yerde yönetici, vatandaşına had bildiremez. Yönetici, vatandaşının karşısında haddini bilen olur. Öyle had bildirmek yok.
OYUNUZA ZEVAL GETİRMEYİZ: O bakımdan diyorum ki; fikri hür, vicdanı irfanı hür, sizinle konuşan, sizi dinleyen, sizin düşüncelerinizi alan, yasaya, hukuka uygun bir süreç yöneten, ahlaklı, erdemli, partizanlık yapmayan, particilik yapmayan iki adayınız var. Birisi Pendik'te Tarık Balyalı, öbürü İstanbul'da Ekrem İmamoğlu. Biz, oyunuzu istiyoruz sevgili hemşerilerim. Oyunuza zeval getirmeyiz. Oyunuzu gururla taşırız. Karşılığını veririz. Halkımıza veririz. Milletimize veririz. Bu şehrin evlatlarına veririz. Unutun bütün siyasi ezberlerinizi. Çünkü biz de unuttuk siyasi ezberlerimizi. Başka bir memleket hayal ediyoruz. İnsanların birbirine karşı siyaset üzerinden düşmanlaştığı değil, siyaseti ideolojiyi bir zenginlik olarak görüp, bu ülkenin, bu şehrin bütün etnik gruplarını, bütün kültürlerini, bütün inançlarını, her şeyini kol kola, omuz omuza bir şehir ve bir ülke var etme çabası içindeyiz"
KURUM’A ‘KENT LOKANTASI’ YANITI: MİLLETİN İHTİYAÇLARIYLA DALGA GEÇME
İmamoğlu, toplantının ardından gazetecilerin rakibi Murat Kurum’un Kent Lokantaları’yla ilgili “Biz iki gecede yaparız. Çay bardağıyla su vermekle, süt vermekle olmuyor işler” açıklamasıyla ilgili sorusunu yanıtladı. İmamoğlu, “Allah akıl versin. Ben bu laflarından sonra vallahi ne diyeyim? Ne dersine çalışmış, üzülüyorum, ne bu milleti tanıyor. Yapılan iyi hizmetleri al da kopyala; onlarla dalga geçme. Milletin ihtiyaçlarıyla dalga geçme. Kent Lokantaları’nda 2,5-3 milyon insan yemek yedi. Gerçekten şaşırmış durumda. Zaman daraldıkça yapamayacağını anlıyor. Kendini ispat çabasında, ama çok kötü cevaplar veriyor. Çok kötü sözler veriyor. Dedim ya; 31 Mart'ı inşallah çıkartır” yanıtını verdi.
ANKA Haber Ajansı