CHP Eskişehir Milletvekili Jale Nur Süllü, Bartın Milletvekili Aysu Bankoğlu, Hatay Milletvekili Suzan Şahin ve Samsun Milletvekili Neslihan Hancıoğlu ile TBMM’de yaptığı basın toplantısında; “İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılmasında da AKP tabanından tepki vardı. Bir şekilde, oy endişesiyle kendi tabanlarını da susturmayı başarıyorlar bu süreçte. Ama biliyoruz ki, tüm kadınlar çok kızgın. Sandıkta gereken dersi kadınların AKP iktidarına vereceğine yürekten inanıyorum” dedi. Şahin ise, “Kadınlar bir seçim yapacak. Adınız keder mi olsun, bahar mı? 14 Mayıs sabahı, ‘Kadınların adı bahar olsun’ diyenler, gereğini yapsınlar, ayağa kalksınlar” diye konuştu.
TBMM Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu’nun CHP’li üyeleri Eskişehir Milletvekili Jale Nur Süllü, Bartın Milletvekili Aysu Bankoğlu, Hatay Milletvekili Suzan Şahin ve Samsun Milletvekili Neslihan Hancıoğlu ile bugün TBMM’de basın toplantısı düzenledi. Komisyon üyeleri olarak endişelerini paylaşmak üzere basın toplantısı düzenlediklerini kaydeden Süllü, şöyle konuştu:
“DOĞAL AFET OLAN DEPREMİ FELAKETE ÇEVİRENİN POLİTİK OLDUĞUNU SÖYLEMEK ZORUNDAYIZ”
“Her basın toplantısında dile getirdiğimiz üzere, ülkemizde var olan toplumsal cinsiyet eşitsizliğinden kaynaklı istihdamda yeterince yer bulamamama, karar mekanizmalarında yer alamama ve siyasette yeterince temsil edilememe, artan oranlarda kadına yönelik şiddet, istismar, taciz, kadın cinayetleri gibi temel kadın sorunlarının politik olduğunu söylüyoruz. Ülke olarak her birimizi derin üzüntüye boğan, aslında doğal afet olan depremi de felakete çevirenin politik olduğunu söylemek zorundayız. Depremin büyüklüğünden çok, böylesi yıkıma yol açanın sorumlusunun bilimden, akıldan uzaklaşma, rant düşkünlüğü, plansızlık, vicdansızlık olduğunu biz kadınlar çok iyi biliyoruz. Biz kadınlar, deprem sonrası yaşanan bu tabloyu daha da ağırlaştıranın liyakatsiz atamalar, içi boşaltılan kurumların koordinasyonsuzluğu olduğunun da farkındayız.
Ne yazık ki, tıpkı pandemide, sel felaketlerinde, orman yangınlarında olduğu gibi deprem sonrasında kadınlar ve çocuklar çok daha ağır sorunlarla karşı karşıya kalıyor. Aile bireylerini, yakınlarını, evlerini yitiren kadınlar duydukları derin acının yanı sıra psikososyal ve ekonomik sorunlarla baş etmeye çalışıyorlar. En temel sorun olan barınma, beslenme, sağlık, güvenlik, hijyen koşullarına erişimin yanı sıra, çocuklarının eğitim hakkından yoksunluğu ve gelecek endişesiyle kadınlar daha da derinden sarsılmış durumda. Tüm vatandaşlarımızla birlikte kadınların çilenin de politik olduğunu söylemeliyiz. Tüm bunlara öfkeliyiz ve öfkemiz sürerken, kadın haklarıüzerinden, seçimi kaybedeceğini anlayarak oy devşirme derdine düşen sayın Cumhurbaşkanı kadın haklarını yine pazarlık konusu yaparak biz kadınları kızdırdı. 2001 yılında ana propaganda konusu olan inanç özgürlüğü arkasına sığınarak, kadın bedeni ve giyimi üzerinden geldiği iktidarı yitirme kaygısıyla yine kadınları politik malzeme yapmaya çalışıyor.
“AKP ANLAYIŞI SADECE YÜZDE 1-2 GİBİ BİR ORANLA DESTEK İÇİN KAZANILMIŞ HAKLARIMIZI PAZARLIK KONUSU YAPIYOR”
AKP, iktidarda bulunduğu 21 yıllık süreçte kendi tabanının bir arada tutmak için kadın hakları, kadın bedeni ve kadın giyimi üzerinden ayrıştırıcı ve kutuplaştırıcı anlayışla çoğu zamanda nefret söylemini kullanmakta hiçbir zaman çekinmedi. Kadın örgütlerine uygulanan baskılarının dozunu arttırmaktan hiç kaçınmadı. Toplumsal muhalefeti susturmak adına kadınların sesini kısmaya yönelik cezaları uygulamaktan da geri durmadı. Tek adam rejimine geçildikten sonraki dönemde ise hukuk çiğnenerek doz daha da artmış oldu. Belli çevrelerin güya tepkisini gidermek adına, bir gece yarısı kendi imzasının da olduğu İstanbul Sözleşmesi’nden hukuksuzca çıkma kararıyla kadınların kazanımları elinden alınıverdi. İstanbul Sözleşmesi’nden çıkma kararına gösterilen tepkilere karşı verdikleri yanıt neydi, şöyle bir hatırlayalım: Ne diyorlardı, ‘Bir sözleşme mi bizi koruyacak? 6284’ü hayata geçirdik, kendi yasamız var’ deniyordu. Peki, şimdi ne yaptılar? Seçimi kaybedeceklerini anlayınca yeniden kadınların kazanımı diye savundukları 6284’ten vazgeçmekte hiçbir sakınca görmediler. 21 yıllık iktidarlarında kadın bedeni ve haklarıüzerinden kendi tabanını bir arada tutmaya çalışan AKP anlayışışimdi de sadece yüzde 1-2 gibi bir oranla destek için kazanılmış haklarımızı pazarlık konusu yapıyor. Seçimin kaybedileceği anlaşılınca birden 6284’ten de ödün verilmesi ve kadın haklarının yok sayılması koşullarınıöne süren Yeniden Refah Partisi ve HÜDAPAR ile ittifak yapılıverdi. Bu kez öylesine ileri gittiler ki, kendi tabanındaki kadınları bile kızdırdılar. Toplumun farklı kesimlerinden tüm kadınlar kendi geleceği ve çocuklarının geleceği konusunda çok endişeliler. Genel Başkanımız ve 13. Cumhurbaşkanımız sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun da dediği gibi, son 20 yılda Türkiye’de AKP’nin politikaları kadınlarıçok yordu. Kadınlar olarak gerçekten çok yorulduk ve öfkeliyiz. Ama asla umutsuz değiliz. Toplumun tüm kesimleri gibi kadınlar da 14 Mayıs’ta gerçekleşecek seçimleri kendisini yok sayan AKP anlayışına gereken dersi vermek üzere sabırsızlıkla bekliyor.
“15 MAYIS SABAHINDA, KADINLAR İÇİN DE BAHAR GELECEK”
Biz buradan CHP’li kadınlar olarak, kadınlara söz veriyoruz: Kadınlar için de bahar gelecek, 15 Mayıs sabahında. Kadınlara söz veriyoruz, sayın Genel Başkanımızın da söylediği gibi, ilk 6 ayda aile destekleri sigortası altında kadınları güçlendireceğiz. Kadın girişimcilerin önü açılacak. Kadınların önlerindeki en büyük engel olan çocuklarını bırakacakları kurumlardan yoksunluğun giderilmesi için kreşlerin sayısı arttırılacak. Kadının istihdama katılımını sağlayacak teşvikler hayata geçirilecek. Kamu dahil, hiçbir istihdam alanında hak kaybı olmayacağının garantisini veriyoruz. Halka açık şirketlerde kadınların yönetim kurulu kademesinde eşit biçimde temsil edilmeleri için alt sınır öneriyoruz. Boşanan kadınlar için ise Yeni Başlangıçlar Fonu kurulacak. Doğum iznine ayrılmış ve kanuni süreç içinde işine dönememiş kadınların dönüşü için şirketlere, teşvikler verilecek. Yönetim kademelerinde kadın oranı yüksek olan şirketlere vergi kolaylığı getirilecek. Kadına yönelik şiddetle mücadele için tüm gerekli mekanizmalar ve bütünlükçü politikalar hayata geçirilerek etkin uygulanacak.
Buradan söz veriyoruz, kadınlar için de 15 Mayıs sabahı bahar gelecek.”
Açıklamasının ardından basın mensuplarının sorularını yanıtlayan Süllü, şunları kaydetti:
“Her fırsatta nefret söylemlerine vardırdıkları söylemler ile gerçekten kadınlarıçok yordular. Dolayısıyla, biz son derece iyi biliyoruz ki, İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılmasında da AKP tabanından tepki vardı. Bir şekilde, oy endişesiyle kendi tabanlarını da susturmayı başarıyorlar bu süreçte. Ama biliyoruz ki, tüm kadınlar çok kızgın. Onların da çok öfkeli olduğunu biliyoruz. Sandıkta gereken dersi kadınların AKP iktidarına vereceğine yürekten inanıyorum.
Her konuda, kadın haklarına el atmaktan hiçbir şekilde çekinmiyorlar. Bunu da tamamen kutuplaştırıcı ve ayrıştırıcı siyaset üzerinden yapıyorlar. Kadınlara yönelik baskıları sürdürüyorlar. Kadınların konuşmasından korkuyorlar, kadınları susturmaya çalışıyorlar. Kadını sürekli aile yapısının içinde tutarak bir birey olarak görmeyen bir anlayışla hareket ettiklerini uzun yıllardır söylüyoruz. Kadınları birey olarak görmeyen bu anlayışın artık son bulması gerektiğini düşünüyoruz.”
ŞAHİN: KADINLAR BİR SEÇİM YAPACAK. ADINIZ KEDER Mİ OLSUN, BAHAR MI?
CHP Adana Milletvekili Şahin ise “İstanbul Sözleşmesi, CHP adına alt komisyonunda ben yer aldım. Bu mücadeleyi yaparken bütün kadınlar, orada bulunan Cumhur İttifakı’nın kadın üyeleri, ‘6284 var, onu biz yaptık ve biz bunu uygulamaya geçireceğiz’ diye öne çıktılar ve her yerde bunun savunmasını yaptılar. Şimdi, çok kötü bir durum. Bu savunmaları hem yaptırtıp bugün de böyle bir karar alınca onları da zor durumda bırakıyorlar. Bu söylemde olan bütün kadınların, hangi parti olursa olsun, hangi siyasi partiyi temsil ediyorsa etsin, bir adım öne çıkması lazım. Demesi lazım ki, ‘Ben bunu dedim. Dediğim bu şey üzerinde siz böyle bir kararı alamazsınız.’ Bugün, bu siyaset üstü konu için bütün kadınların, hangi siyasi partide olursa olsun öne çıkması lazım. Bu protokolün imzalanmasını asla içlerine sindirememeleri lazım” diye konuştu. Şahin sözlerine, “Kadınlar bir seçim yapacak. Adınız keder mi olsun, bahar mı? 14 Mayıs sabahı, ‘Kadınların adı bahar olsun’ diyenler, gereğini yapsınlar, ayağa kalksınlar” ifadesiyle son verdi.
ANKA Haber Ajansı