HATAY DEPREM DAYANIŞMASI: “HALKIMIZI BİR LOKMA EKMEĞE, BİR YUDUM SUYA MUHTAÇ EDENLERDEN HESAP SORACAĞIZ”

Hatay Deprem Dayanışması, Kahramanmaraş merkezli depremlerin 60’ıncı gününde, Hatay’ın Samandağ ilçesinde protesto yürüyüşü düzenledi. Ellerinde bahur ve karanfil taşıyan protestocular, “Hâlâ halkımızın gıdaya, temiz suya, hijyen malzemesine, sağlık malzemesine, hatta tuvalete ve duşa ihtiyacı var. Bu ihtiyaçların 60 gün içerisinde çözülmemiş olmasının tek sorumlusu hükümettir. Halkımızı bir lokma ekmeğe, bir yudum suya muhtaç edenlerden hesap soracağız. Biz buradayız ve burada yaşamaya devam edeceğiz. Top

Haber: EMRE SERCAN İKE - Kamera: DURSUN ALKAYA

Hatay Deprem Dayanışması, Kahramanmaraş merkezli depremlerin 60’ıncı gününde, Hatay’ın Samandağ ilçesinde protesto yürüyüşü düzenledi. Ellerinde bahur ve karanfil taşıyan protestocular, “Hâlâ halkımızın gıdaya, temiz suya, hijyen malzemesine, sağlık malzemesine, hatta tuvalete ve duşa ihtiyacı var. Bu ihtiyaçların 60 gün içerisinde çözülmemiş olmasının tek sorumlusu hükümettir. Halkımızı bir lokma ekmeğe, bir yudum suya muhtaç edenlerden hesap soracağız. Biz buradayız ve burada yaşamaya devam edeceğiz. Toprağımızı terk etmeyeceğiz. Unutmayacağız, affetmeyeceğiz, hesap soracağız, helalleşmeyeceğiz” açıklamasını yaptı.

Hatay Deprem Dayanışmasıüyeleri, bugün Samandağ’daki Deniz Hastanesi önünde toplanıp Abdullah Cömert Parkı’na kadar yürüdüler. “Buradaydık, buradayız, burada olacağız. Sevgiden tuğlalarla yeniden kuracağız bu kenti” yazılı pankart açan protestocular, “Hatay’ı unutma, unutturma”, “Katillerden hesap soracağız”, “Yaşasın halkların dayanışması”, “Helalleşmek yok, unutmak yok, affetmek yok”, “Samandağ’ı unutma, unutturma”, “Bu kenti yeniden kuracağız”, “Moloza karşı yaşamı savun”, “Asbeste karşı yaşamı savun” sloganları attı. Ellerinde bahur ve karanfil taşıyan protestocular, Abdullah Cömert Parkı’nda, depremlerde yaşamını yitirenlerin anısına bir dakikalık saygı duruşunda bulundu.

Hatay Deprem Dayanışması adına yapılan açıklamada şunlar kaydedildi:

“SİZLERE, AYAĞA KALDIRACAĞIMIZ BİR KENTTEN SESLENİYORUZ”

“Bugün, 6 Şubat depremlerinin 60’ıncı günü. Bugün, hayatımızın yerle bir olmasının ve yaşamımızı yeniden var etmeye çalışmamızın 60’ıncı günü. Sizlere Samandağ’dan, Suveydiye’den sesleniyoruz. Sizlere, limon ve zeytin ağaçlarının arasından sesleniyoruz. Sizlere, defne ağaçlarının ve reyhan yapraklarının arasından sesleniyoruz. Sizlere, yıkılan evlerimizden, ışıksız sokaklarımızdan, iş yerlerimizin ve okullarımızın enkazlarının arasından sesleniyoruz. Sizlere, ayağa kaldıracağımız bir kentten sesleniyoruz. Musa Dağı ve Kel Dağı yerinden durdukça, Akdeniz önümüzde dalgalandıkça, Asi Nehri yanı başımızda aktıkça Samandağ yaşayacak, Samandağlılar yaşayacak.

“BUGÜN AYAKTAYSAK, HAYATA BİR NEBZE TUTUNUYORSAK TEK SEBEBİ HALKIMIZDIR”

Sözümüze başlarken depremin ilk gününden beri yanımızda olan halkımıza teşekkür etmek istiyoruz. Türkiye’nin her yerinden kalkıp yaramızı sarmaya gelenlere selam olsun. Gölcük ve Van depremini yaşayan, bizim bugün yaşadığımız acıyı daha önce yaşayan ve ilk anda koşup gelen eski depremzede halkımıza selam olsun. Bugün ayaktaysak, hayata bir nebze tutunuyorsak tek sebebi halkımızdır.

“BİZİ YIKAN, YARDIM GELMEMESİNDEN ÖTÜRÜ AİLELERİMİZİN ENKAZ ALTINDA CAN VERMESİDİR”

Bizim yaşamımızın ana kaynağı, toprağımız ve bereketidir. O yüzden toprağımızın bereketi kadar depreminin de başımızın üstünde yeri var. Ona sözümüz yok. Bizi yıkan, deprem değil sahipsizliktir. Depremden 48 saat sonra bile yardım gelmemesidir. Bizi yıkan, yardım gelmemesinden ötürü ailelerimizin enkaz altında can vermesidir. Bizi yıkan, cenazelerimize bile ulaşamamaktır. Sorumlularından hesap sorana kadar susmayacağız. Bizi yıkan, biz yardım beklerken Kızılay’ın çadır satmasıdır, kan satmasıdır, gıda malzemesi satmasıdır. Biz, deprem vergisi ödedik bu zor günler için. Ama Kızılay, bizim verdiğimiz vergilerle alınan malzemeleri, bu zor günlerimizde bize vermek yerine parası olana sattı. Bunun adı halk düşmanlığıdır, unutmayacağız. Sorumlulardan hesap sorana kadar susmayacağız.

“HALKIMIZI BİR LOKMA EKMEĞE, BİR YUDUM SUYA MUHTAÇ EDENLERDEN HESAP SORACAĞIZ”

Bugün depremin 60’ıncı günü, hâlâ temel ihtiyaçlarımız çözülmüş değil. Hâlâ halkımızın gıdaya, temiz suya, hijyen malzemesine, sağlık malzemesine, hatta tuvalete ve duşa ihtiyacı var. Bu ihtiyaçların 60 gün içerisinde çözülmemiş olmasının tek sorumlusu hükümettir. Halkımızı bir lokma ekmeğe, bir yudum suya muhtaç edenlerden hesap soracağız. Bölgemize yardım gelmediği gibi, sorunlar çözülmediği gibi, hayatımıza her gün yeni sorunlar ekleniyor. Enkaz kaldırma işlemleri dikkatsiz yapılıyor. Enkazlardan çıkan molozlar, yaşam alanlarına yakın yerlere, tarlalarımıza ve meyve bahçelerimize dökülüyor. Bu enkazların yaratacağı sağlık sorunları, toz ve asbest görmezden geliniyor. Depremde can vermeyenler, hastalıklarla boğuşmak zorunda kalıyor. Yetkilileri uyarıyoruz; bu hatalı uygulamalardan vazgeçin.

“UNUTMAYACAĞIZ, AFFETMEYECEĞİZ, HESAP SORACAĞIZ, HELALLEŞMEYECEĞİZ”

Biz buradayız ve burada yaşamaya devam edeceğiz. Toprağımızı terk etmeyeceğiz. Unutmayacağız, affetmeyeceğiz, hesap soracağız, helalleşmeyeceğiz. Son olarak, tüm halkımızı, önümüzdeki bayramda acımızı paylaşmaya, bir acı kahvemizi içmeye Hatay’a bekliyoruz. Gelin, bu bayramı birlikte kutlayalım.”

Basın açıklamasının ardından, yürüyüşe destek veren demokratik kitle örgütlerinin üyeleri söz alarak şunları söyledi:

İKLİM ADALETİ KOALİSYONU’NDAN LEVENT BÜYÜKBOZKIRLI: Hâlâ gıda sorunu çözülmedi, nitelikli geçici barınmaya acil ihtiyacımız var. Halk sağlığı konusunda acil önlemlerin alınması lazım. Bunlara eğilmek lazım ama bunların arasında, enkazların vahşi bir şekilde apar topar kaldırılması ve gene vahşi bir şekilde depolanması yer almıyor. Her gün şahit olduğumuz gibi, enkazlar hiçbir önlem alınmadan, yönetmelikler hiçbir şekilde uygulanmadan kaldırılıyor. Bu sırada havaya yüksek miktarda toz, partiküller kalkıyor. Bu partiküller kısa vadede ciddi solunum yolu hastalıklarına neden olacak. Uzun vadede bizi daha büyük bir tehlike bekliyor; asbest tehlikesi. Bu katı atıklardan çıkan asbest tozları havaya yayılıyor. Bunlar, uzun vadede, başta akciğer kanseri olmak üzere ciddi halk sağlığı problemlerine sebep olma riski taşıyor.

İkinci bir tehlike, bizi döküm alanlarında bekliyor. Hem sosyal felaketlere hem sulak alanın yanındaki ekolojik dengeyi bozmak anlamında, ekolojik felaketlere yol açacak bir depolama yapılıyor. Yeni sosyal ve ekolojik yıkımlara bir an önce ‘dur’ dememiz lazım. Ekoloji aktivistleri olarak talebimiz; şu anda yönetmelikler uygulanmadan yapılan bu uygulamalar acilen durdurulmalı. Bu konularda çalışan meslek odaları var, bunların yapacağıçalışmalar beklenmeli, kalıcı depolama alanlarına dönük. Bu alanlar belirlendikten sonra yönetmeliklere uyarak, uygulanmayanlara gerekli cezalar kesilerek kontrollü bir şekilde bu enkazların kaldırılması lazım. Enkazların ne zaman ve nasıl kaldırılacağına, nerelere depolanacağına buranın halkı karar vermelidir.

YEŞİLKÖY MAHALLESİ SAKİNİ MEHMET ALİ: 60’ıncı gün, sanki dünmüş gibi yaşanıyor. Çünkü mevcut olan zihniyet, maalesef insan canına kıymaya devam ediyor. İlk gün de yoklardı, 60’ıncı gün de yoklar. Bu aciz hükümet, bize hâlâ çadır kurmaktan bahsediyor. Sizden hiçbir şey beklemiyoruz; bizi bizimle, yoldaşlarımızla bırakın, müdahale etmeyin. Bu kirliliği, pisliği biz temizleriz, sizin yapamayacağınızı da yaparız, sizden de bir şey talep etmiyoruz. Yeter ki siz, o not defterinize, bizi ekleyeceğinize rantçıları, müteahhitleri not alın. Bizim burada yaşamımız, doğamız, ağacımız, bahurmuz, reyhanımız mevcut, 60 gün de 600 gün de 6 bin gün sonra da mevcut olacak. Yeşilköy’ün tam merkezinde sulak alanların üstünde içme sularımızı kirletiyorlar. Siz, bize su getiremiyorsanız mevcut olan sularımıza dokunmayın. Biz buradan gitmiyoruz, burada yaşıyoruz. Bizim memleketimize, topraklarımıza, suyumuza dokunmayın, başka isteğimiz yok. Biz, hiç kimse ile helalleşmiyoruz. Varsa gücünüz, insanlığınız, gelin buradan bir enkazı başka yere taşımamıza yardım edin.

KESK EŞ GENEL BAŞKANI ŞÜKRAN KABLAN YEŞİL: Biz, 6 şubatta bir deprem yaşadık ama ölümleri bu yüzden yaşamadık. Ranta ve talana dayalı sistemi kuran bu iktidar, yaşanan depremde halkı, insanları enkaz altında ölüme terk ederek seslerini boğdu. 6 Şubat günü, bir enkazdan bir enkaza koşarken tek bir arama-kurtarma çalışmasının olmadığını, tek bir yetkilinin yanımızda olmadığını gördük. Günler, saatler geçerken değişmedi. Sağlık sistemi, hastaneler yoktu. İktidar, kamusal sistemi tasviye ederek bizi burada ölüme terk etti.

ANKA Haber Ajansı

Ekonomi Haberleri