Eşitlik İçin Kadın Platformu (EŞİK), Medeni Kanun’un kabulünün yıl dönümü nedeniyle; “1926’da kabul edilen Medeni Yasa’ya karşıçıkanlar, yenilenmiş haline daha da düşmanca bir saldırı yürütüyorlar. ‘Aileyi koruma’ yalanına sığınarak eşitsiz güç ilişkilerinin egemen olduğu, adil paylaşımın olmadığı reisli, ataerkil aile modelini getirmek istiyorlar. Medeni Yasa’nın laik ve eşitlikçi özünü değiştirerek, kadınların yasayla garanti altında olan tüm haklarına el koymak, hayatlarına el koymaktır. Medeni Yasa’yı erkekler lehine değiştirmek isteyenlere 17 Şubat sözü: İzin vermeyeceğiz. Medeni Yasa medeni hayatın anayasasıdır” açıklamasını yaptı.
EŞİK Platformu, Medeni Kanun’un kabulünün 98. yıl dönümü dolayısıyla bugün yazılı bir açıklama yaptı. 13 Şubat Salı günü Erzincan’ın İliç ilçesinde meydana gelen maden faciasına da değinilen açıklamada, “Bugün, İliç’te ve ülkenin birçok yerinde bile bile tüm canlıların, "doğa ana" denilen toprağın, havanın, suyun siyanür zehrine boğulduğu eko-kırımı ve kimsenin umursamadığı iş cinayetlerini konuşuyoruz. Ama bir yandan da zihinlerin zehirlenerek, medeni hayatın anayasası olan Medeni Yasa’yı ve laik toplumsal yaşamı tehdit eden, tıpkı siyanür gibi yavaş yavaş yok eden girişimleri konuşmak zorundayız” ifadelerine yer verildi.
Medeni Kanun’da yapılmak istenilen değişikliklere dikkat çekilen açıklamada şu ifadelere yer verildi:
“Kadınların mücadelesiyle aile reisliğinin kaldırıldığı, evlilikteki tüm hak ve görevlerin yanı sıra edinilen malların da eşit paylaşıldığı yenilenmiş Medeni Yasa, 1 Ocak 2002’de yürürlüğe girmişti. 1926’da kabul edilen Medeni Yasa’ya karşıçıkanlar, yenilenmiş haline daha da düşmanca bir saldırı yürütüyorlar. ‘Aileyi koruma’ yalanına sığınarak eşitsiz güç ilişkilerinin egemen olduğu, adil paylaşımın olmadığı reisli, ataerkil aile modelini getirmek istiyorlar. Medeni Yasa’nın laik ve eşitlikçi özünü değiştirerek, kadınların yasayla garanti altında olan tüm haklarına el koymak, hayatlarına el koymaktır. Medeni Yasa’yı erkekler lehine değiştirmek isteyenlere 17 Şubat sözü: İzin vermeyeceğiz.
Kadınlar, genellikle mülkiyeti erkek üzerine kayıtlı olan aile konutundan çocuğu ile birlikte apar topar çıkarılabilecek. Kadının evlilikten kaynaklanan tazminat, nafaka, evlilikte edinilmiş malların paylaşımı gibi ekonomik haklarını alması boşanma sonrasına kalacak, yıllar sürecek davalar ile geciktirilecek ve tırpanlanacak. Aynışekilde çocukların velayetinin eşlerden hangisinde olacağı da boşanma sonrasında yıllar sürebilecek davalar sonucu belirlenebilecek, boşanma sürecinde kadın ve çocukların mağdur olmasını engelleyen tedbir nafakası uygulamadan kalkacak. ‘Ailenin korunması’ adı altında getirilmek istenen aile arabuluculuğu sistemiyle kadınların boşanması zorlaştırılacak.
“'ŞİDDETE BOYUN EĞ YUVANI YIKMA" BASKISI BU KEZ DEVLET ELİYLE YAPILACAK”
Aileyi korumak sadece kadının görevi imiş gibi, "Şiddete boyun eğ yuvanı yıkma" baskısı bu kez devlet eliyle yapılacak, kadınlar yeni şiddet riskleri ile karşı karşıya kalacak. Kadınlar, kendilerine hukuk dışı telkinlerde bulunma ihtimali yüksek, hukukçu olmayan arabuluculara mecbur bırakılacak. Üstüne bir de arabuluculuk ücreti diye yeni bir masraf çıkarılacak. "Nafaka erkekleri mağdur ediyor', "Haramdır, sadakadır" gibi maksatlı söylemlere dayanarak, kadına ödenen yoksulluk nafakasına el konulacak. Zaten çoğunlukla bağlanmayan, bağlansa da ödenmeyen, ortalaması asgari ücretin onda biri bile etmeyen yoksulluk nafakası 2-3 yıl gibi sürelerle sınırlandırılacak. Okula gönderilmeyen, meslek edinmesine ve çalışmasına izin verilmeyen, evlilikleri boyunca evine ve eşine çalışan kadınlar boşanma halinde daha da mağdur edilecek. Çocukların nafakasını sınırlayıcı, nafaka ödemelerini keyfi hale getirecek düzenlemeler yapılacak.
“DEPREM FONLARI BİLE ÇARÇUR EDİLEN BU ÜLKEDE, KADINLAR "NAFAKAYI DEVLET ÖDEYECEK" DENİLEREK OYALANACAK”
Deprem fonları bile çarçur edilen böylesi bir ülkede, kadınlar, "nafakayı devlet ödeyecek" denilerek oyalanacak. Daha kötüsü boşanan kadının hayatını bu kez devlet kontrol etmeye başlayacak. ‘Ailenin reisi erkektir’ düzenlemesi geri gelecek; tüm haklarımız koca ya da babanın takdirine bırakılacak. Evlilik süresince edinilen malların boşanma ya da ölüm durumunda eşit paylaşılmasına son verilecek. Kadının miras hakkı tırpanlanacak.
Evlilik yaşı düşürülecek, bir erkeğin bir başka erkeğe 6 yaşındaki kızını "eş" olarak hediye edebildiği zihniyetin önü açılacak. Kız çocuklarının okuması babanın; evli kadının çalışması kocanın iznine tabi olacak. Din ya da göçmenlerin hukuku kullanılarak meşrulaştırılmaya çalışılan erkek çokeşliliği iyice meşrulaştırılacak.
“YAPILMAK İSTENEN KADINLARIN EŞİT YURTTAŞLIK HAKKINI GASP ETMEKTİR”
Sonuç olarak; yapılmak istenen aslında kadınların eşit yurttaşlık hakkını gasp etmektir. Konunun gündemde tutulmasının nedeni sadece; toplumun dikkatini ekonomik çöküşten uzaklaştırmak veya yerel seçimlerde eşitlik karşıtı kesimlerin oy desteğini almak için taktik uygulamak değildir. Aksine, laiklik ve demokrasiden yana tüm çevreler kendi içlerine dönmüşken, eşitlik ve laiklikten uzaklaşmada 22 yılda fiilen alınan mesafeyi yasalaştırmaktır.
“HAYATLARIMIZA, HAKLARIMIZA VE HAYALLERİMİZE EL KOYMALARINA HEP BİRLİKTE İZİN VERMEYELİM”
İstenen örneklerini IŞİD ve Taliban uygulamalarında gördüğümüz gibi kadınların nefes almasını bile erkeklerin iznine bağlamaktır. Olmaz demeyin! Unutmayın! Taliban rejimi kadınların hayatını bir günde cehenneme çevirmişti. Dindar, dindar olmayan, zengin yoksul, genç yaşlı tüm kadınlara ve demokrasiden yana herkese sesleniyoruz; hayatlarımıza, haklarımıza ve hayallerimize el koymalarına hep birlikte izin vermeyelim. Medeni Yasa medeni hayatın anayasasıdır!”
ANKA Haber Ajansı