Akşener: "Adına İttifak Dedikleri Manda Ve Himaye Tuzağına Geçit Vermeyeceğiz"

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, TBMM grup toplantısında; "İYİ Parti olarak kurulduğumuz günden beri millet iradesine saygı duymayanların nobranlığına, millete parmak sallayanların cüretkarlığına, 'Devlet benim' diyenlerle, 'Ben ne dersem o olur' diyenlerin, şımarıklığına hiçbir zaman prim vermedik bundan sonra da vermeyeceğiz. Adına ittifak dedikleri manda ve himaye tuzağına geçit vermeyeceğiz. Türk milletine ölümü gösterip sıtmaya razı eden bu maskeli baloya boyun eğmeyeceğiz" dedi. İYİ Parti'nin as

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, TBMM grup toplantısında; "İYİ Parti olarak kurulduğumuz günden beri millet iradesine saygı duymayanların nobranlığına, millete parmak sallayanların cüretkarlığına, "Devlet benim" diyenlerle, "Ben ne dersem o olur" diyenlerin, şımarıklığına hiçbir zaman prim vermedik bundan sonra da vermeyeceğiz. Adına ittifak dedikleri manda ve himaye tuzağına geçit vermeyeceğiz. Türk milletine ölümü gösterip sıtmaya razı eden bu maskeli baloya boyun eğmeyeceğiz" dedi. İYİ Parti'nin asgari ücret beklentisini de açıklayan Akşener, "Asgari ücret talebimiz 2024 yılı ocak ayı için 17 bin lira, temmuz ayı için ise 20 bin 500 liradır" diye konuştu.

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, bugün TBMM grup toplantısında konuştu. Gündeme dair değerlendirmelerde bulunan Akşener, şunları söyledi:

"CUMHURİYETİMİZİN YENİ YÜZYILININ TÜRK KADINLARININ OMUZLARINDA YÜKSELMESİNE ENGEL OLAMAYACAKLAR"

"Dün, Dünya Kadın Hakları Günü’ydü. Yani ülkemizde kadınlar olarak seçme ve seçilme hakkına kavuşmamızın 89’uncu yıl dönümüydü. Türk kadının gücünü gören, değerini anlayan ve hakkını teslim eden Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ümüze teşekkürü bir borç biliyorum. Allah, ondan razı olsun. Ruhu şad, mekânı cennet olsun. 1934 yılında batılıülkelerden bile önce kadınlara seçme ve seçilme hakkını verilmiştir. Hatta aslında pek konuşulmaz Türk kadınına bu hak, ilk kez 1930’da, belediye seçimleri için zaten verilmiş, 1934 yılına giden süreçteyse diğer yasal ve anayasal düzenlemeler tamamlanarak tam kapsamlı halini almıştır. İşte o gün böylesine bir Cumhuriyet vizyonumuz varken; bugün 2023 yılında kadın haklarında Türkiye’yi dünyanın gerisinde bırakan bir büyük vizyonsuzlukla mücadele ediyoruz. Elbette bu duruma razı gelmeyeceğiz. Elbette mücadeleden vazgeçmeyeceğiz çünkü 89 yıl sonra bugün Cumhuriyet kadınları olarak, bizim görevimiz Atatürk’ün açtığı yolda bayrağı daha da ileri taşımak ve Türk kadınının hayatın her alanındaki haklarına kavuşmasını sağlamaktır.

Kadınların güçlenmesini istemeyenler rahatsız olmaya devam edecek. Kadınların başarılarınıçekemeyenler rahatsız olmaya devam edecek. İktidara baskı yapıp İstanbul Sözleşmesi’ni rafa kaldırtan kadın düşmanları rahatsız olmaya devam edecek. Türk kadınının önünü açan Cumhuriyetimizle sorunu olanlar rahatsız olmaya devam edecek. Bizim için hava hoş. İstedikleri kadar rahatsız olabilirler. İstedikleri kadar düşmanlık edebilirler. Ama biz buradayız ve biz burada oldukça ne yaparlarsa yapsınlar Cumhuriyetimizin yeni yüzyılının Türk kadınlarının omuzlarında yükselmesine engel olamayacaklar.

"ENFLASYON CANAVARI HER GEÇEN GÜN BÜYÜMEYE DEVAM EDİYOR"

Artık 2023 yılının, son günlerindeyiz. Hatırlıyor musunuz? Sayın Erdoğan geçen sene yine bu zamanlar yani 2022 yılını geride bırakırken bir açıklama yapmıştı. Demişti ki: "2023’te herkes hesabını yüzde 20’ler seviyesindeki bir enflasyona göre yapsın." Peki ne oldu? Bu haftanın başında enflasyon verileri açıklandı. Sayın Erdoğan’ın 2023 yılı için yüzde 20’ler seviyesinde öngördüğü enflasyon ENAG’a göre yüzde 129’lara, İstanbul Ticaret Odası’na göre, yüzde 74’lere hatta, TÜİK’e göre bile yüzde 62’lere ulaştı. Yani büyük ekonomist Sayın Erdoğan’a inanıp hesabını yüzde yirmilere göre yapanlar her zamanki gibi boşa düştü. Milletimiz ise her zamanki gibi iktidarın iş bilmezliğinin acı sonuçlarıyla baş başa kaldı.

Enflasyon canavarı her geçen gün büyümeye devam ediyor. Hayat pahalılığı her geçen gün ağırlaşmaya devam ediyor. Ekonomimiz tekeri patlamış kamyon misali her geçen gün savrulmaya devam ediyor. Ama her şey kötüye giderken beceriksizliğinin sonuçlarından yüzü bile kızarmayan iktidar, çözüm üreteceği yerde yeni sorunlar üretiyor. Geçtiğimiz yıllarda enflasyonun durdurulamaz yükselişi karşısında asgari ücret, memur ve emekli maaşlarına yılda iki defa zam yapılıyordu. Hatta buna rağmen yapılan maaş zamları daha bir sonraki aya kalmadan eriyordu. Hatta bu yüzden biliyorsunuz biz de zamların yılda 2 defa değil 4 defa yapılmasınıönermiştik. Peki iktidar ne yaptı? Bu sayıyı arttıracağına tam tersine düşürmeyi tercih etti. Biz bu rezaleti ilk olarak Çalışma Bakanı’ndan duymuştuk. Geçen hafta da Sayın Erdoğan yapığı açıklamayla teyit etti. 2024 yılı itibariyle, maaşların 6 ayda bir değil, 12 ayda bir zamlanacağını söyledi. Yine, engin bilgisini konuşturdu; "Bir kez verilecek zamla bu iş biter" dedi. Belli ki bu arkadaşımız çalışanların işini bitirmeye kafayı koymuş.

“YILDA BİR DEFA YAPILAN MAAŞ AYARLAMASI ENFLASYONUN TEK HANELİ SEVİYELERDE OLDUĞU EKONOMİLERDE OLUR”

Bu kararı hangi gerekçeyle aldınız Sayın Erdoğan? Geçen seneye göre ne değişti? Enflasyon yüzde 20’lere mi düştü? Hayat pahalılığı mı azaldı? Alım gücümüz mü arttı? Milletimiz rahata mı erdi? Bir de utanmadan çıkıp "Biz vatandaşımızı bugüne kadar enflasyona ezdirmedik ve ezdirmeyiz" diyorsunuz. Yılda bir defa yapılan maaş ayarlaması enflasyonun tek haneli seviyelerde olduğu ekonomilerde olur. Son 6 aylık enflasyon oranı yüzde 40’a yaklaşan fevkalade iyimser bulduğumuz 2024 enflasyon hedefiyse yüzde 36 olan bir ekonomide yılda bir defa enflasyon oranında yapılan maaş artışı kimseyi enflasyona karşı korumaz. Bu kadar basit. Gerçek enflasyonun üzerine yüzde 20, yüzde 30, refah payı vermediğiniz sürece yani kendi makyajlı rakamlarınıza göre bile yüzde 60’ların üzerinde bir maaş artışı yapmadığınız sürece milletimiz, enflasyonun altına ezilmeye aynen devam eder.

"ASGARİÜCRET TALEBİMİZ 2024 YILI OCAK AYI İÇİN 17 BİN LİRA TEMMUZ AYI İÇİN İSE 20 BİN 500 LİRADIR"

İYİ Parti olarak biz de kendi hesabımızı yaptık. Öncelikle biz asgari ücretin Ocak ve Temmuz aylarında yılda iki defa belirlenmesi konusunda ısrarlıyız. Asgari ücret tespit edilirken de mevcut asgari ücretin değil Türk-İş’in açlık sınırının baz alınması gerektiğini düşünüyoruz. Çünkü bize göre milletimiz için açlık sınırı altındaki bir ücret kesinlikle kabul edilemez. Ayrıca iktidarın manşet enflasyon hedefini esas almak asgari ücret tespitinde milletimizin lehine bir sonuç ortaya çıkarmıyor. O nedenle asgari ücret manşet enflasyon hedefiyle uyumlu olacak biçimde gıda enflasyonu esas alınarak belirlenmelidir. Bunun için de genel enflasyonla gıda enflasyonu arasındaki geçmiş yıllardaki ilişkiyi dikkate almak yeterli olacaktır. Sadece enflasyon oranında yapılacak bir artış yetmez. Çalışanlarımıza hiç olmazsa büyüme oranı seviyesinde bir refah payı da mutlaka verilmelidir.

İktidarın yüzde 36’lık enflasyon hedefiyle uyumlu gıda enflasyon tahmini açlık sınırı tahminimiz ve yüzde 4’lük asgari bir refah artışını esas aldığımızda İYİ Parti olarak hem çalışanlarımızı hem de işverenlerimizi gözeten makul asgari ücret talebimiz 2024 yılı Ocak ayı için 17 bin lira Temmuz ayı için ise 20 bin 500 liradır. Ancak iktidarın müthişöngörü yeteneğini de hesaba kattığımızda yılın ilk yarısındaki enflasyonun bu arkadaşların hedeflediği oranın üzerinde gerçekleşmesi durumunda oluşacak refah kaybı da Temmuz ayında öngörülen asgari ücret miktarına mutlaka ilave edilmelidir.

"TÜRK MİLLETİ, AK PARTİ YÜZÜNDEN FAKİRLEŞTİ"

21 yıllık Ak Parti iktidarının sonucunda bugün maalesef karşımızda yokluğa ve yoksulluğa mahkûm edilen bir Türkiye var. Bugün maalesef karşımızda istikrarsız ve geleceği belirsiz bir Türkiye var. Bugün maalesef karşımızda sadece enflasyon canavarının ezdiği değil iktidarın da çaresiz, kimsesiz ve sahipsiz bıraktığı bir Türk milleti var. Cumhuriyetimizin kimsesizlerin kimsesi olan kapsayıcı vizyonunu yandaşlarının hamisi olan oligarşik bir vizyonsuzluğa terk ettiler. Rantiyeleri üç kuruş zarar etti diye dünyaları yerinden oynatırken milletimizi geçim sıkıntısıyla, borçlarla bir başına bıraktılar. Eşlerini, dostlarını, akrabalarını, ihya ederken; bu milletin evlatlarını görmezden geldiler. İstedikleri kadar suyu bulandırmaya çalışsınlar. Gerçekler ortada. Enflasyon, Ak Parti yüzünden fırladı. Paramız, Ak Parti yüzünden pul oldu. Satın alma gücümüz, Ak Parti yüzünüzden düştü. Kiralar, Ak Parti yüzünüzden patladı. Türk milleti, AK Parti yüzünden, fakirleşti.

Tüm vahim hatalarının yanında sırf ekonomideki bu durum için bile Ak Parti, bu millete en azından bir telafi borçludur. 2024 yılının zam oranları da iktidarın milletimize yaşattığı tüm bu zorluklara karşı enflasyon altında ezilen milletimize son 5 yılda kaybettiği refahı geri kazandırmalıdır. Buradan iktidara seslenmek istiyorum: Hayatınızda bir kez olsun sorumluluk alın. Bir kez olsun devlet ciddiyetiyle hareket edin. Bir kez olsun kendinizi değil, milletimizi düşünün. Bir kez olsun siz fedakârlık yapın. Önümüzde, bütçe görüşmeleri var. Bir kez olsun saray için değil, millet için bütçe yapın. Milletimizi kendi elinizle soktuğunuz bu girdaptan artık çıkartın.

"ARTIK AK PARTİ HARAM YEMEYİ MEŞRULAŞTIRMIŞ, SİYASİ GÖRÜNÜMLÜ BİR RANT HAREKETİDİR"

Geldiğimiz noktada artık Ak Parti haram yemeyi meşrulaştırmış, siyasi görünümlü bir rant hareketidir. İşte bu yüzden de son günlerde ülkece aklanan kara paraları, fonları ve vurgunları konuşuyoruz. Ekonomi yönetimini eline yüzüne bulaştıran iktidar kısa dönemli yatırım ve para ihtiyacını karşılamak için gitti, varlık barışı diye bir garabet çıkarttı. Geçtiğimiz Mart ayına kadar uyuşturucu satana, "Getir paranı" dedi. Kaçakçılık yapana, "Getir paranı" dedi. Türkiye’den para kaçırana, "Getir paranı" dedi. Hırsıza, yolsuza, uğursuza kollarını açtı, "Getir paranı" dedi. Yüzde 1 komisyon karşılığında parayı da suçluları da akladı. Sonuçta ülkemiz kara para ve suç baronları için bir cennet hâline geldi. 2021 yılında ise OECD Mali Eylem Görev Gücü ülkemizi gri listeye aldı. Eğer ki ülkenizde yoğun miktarda para aklanıyorsa, terörist gruplar ülkenizden finansman sağlıyorsa ve siz de bu sorunlara karşı hiçbir mücadele sergilemiyorsanız işte o zaman, Gri Liste’ye girersiniz. İşte Ak Parti koskoca Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne böylesine büyük bir utancı yaşatmayı başardı.

AK Parti ve ekonomi yönetimi son dönemde kapı kapı dolaşıp yatırımcı arıyor. Belli ki bulamıyorlar, belli ki hiçbir itibarlı yatırımcı gri listedeki bir Türkiye’ye, yatırım yapmıyor. İktidar da mecburen sanki Türkiye’nin böyle bir rezaletle anılmasına bizzat kendileri sebep olmamışlar gibi Türkiye’yi gri listeden çıkarmaya çalışıyorlar. Buna elbette bir itirazımız olamaz. Biz de Türkiye’ye itibarını iade edecek her türlü adımı elbette destekliyoruz. Ama bu arkadaşlar her konuda olduğu gibi bu süreci de büyük bir ciddiyetsizlikle yönetiyorlar. Hem işin ucunun kendilerine ve pek sevdikleri yandaşlarına dokunmaması hem de gündemi değiştirip başarısızlıklarını gizleyebilmek için olayı tamamen magazine çevirmiş durumdalar.

"PARA AKLAYANLAR KONUŞULUYOR AMA PARASI AKLANANLAR NEDENSE KONUŞULMUYOR"

Türkiye haftalardır güzellik merkezleri üzerinden para aklayanların avrolu bigudilerini konuşuyor. Dolandırılan spor insanlarını, kaptırdıkları milyon dolarları konuşuyor. Hangi fenomenlerin nasıl haksız kazançlar elde ettiğini konuşuyor. Yalnız ilginçtir para aklayanlar konuşuluyor ama parası aklananlar nedense konuşulmuyor. Dolandıranlar, dolandırılanlar konuşuluyor ama dolandırıcılığa yol verenler nedense konuşulmuyor. Haksız kazanç sağlayanlar konuşuluyor ama bu haksız kazançları finanse edenler nedense konuşulmuyor. Cambazlar konuşuluyor ama sirkin sahipleri nedense hiç konuşulmuyor. Biz, bu kirli buzdağının sadece görünen kısmıyla ilgilenmiyoruz. Çünkü buzdağının altında yatanın, yaşanan her türlü ahlaksızlığa zemin hazırlayanın kayıt dışı ekonomi illeti olduğunu, çok iyi biliyoruz. Bugün maalesef ekonomimizin üçte biri kayıt dışında. Rüşvet çarkı kayıt dışıyla dönüyor. Uyuşturucu kaçakçılığı, kayıt dışıyla dönüyor. Sığınmacı sayısının katlanmasına sebep olan kaçak göç ekonomisi kayıt dışıyla dönüyor. Emek hırsızlığı, kayıt dışıyla dönüyor. Vergi kaçırma, kayıt dışıyla dönüyor. Bütün bunların yükünü de alnının teriyle çalışan helal parayla geçinmeye çalışan milletimiz ödüyor.

İktidar da ortaklarının ve kullanışlı yol arkadaşlarının sus payını bu kirli düzene yıllardır göz yumarak ödüyor. Doyumsuz bir azınlığı tatmin etmek için masum çoğunluğun helal rızkına el uzatıyor. Rant çetelerine peşkeşçekilen parayıücretli çalışanların kazancından kesiyor. Sığınmacılardan alamadığı vergiyi Türk milletinin sırtına yüklüyor. Bir gün bile israftan geri durulmuyor. Bir gün bile, devletin malına çökenlerden hesap sorulmuyor. Bir gün bile rant şebekelerinin döndürdüğü değirmeninin suyu nereden geliyor diye bakılmıyor. Bugün haberlerde gördüğümüz kepazeliğin temeli sadece ekonomik bir sorun değildir. Bu bir zihniyet sorunudur. Bu bir ahlak sorunudur. Bu bir aidiyet, bu bir vatana sadakat sorunudur. Ve Ak Parti iktidarı da daha ilk günden beri kayıt dışını bir sorun olarak değil; bir fırsat alanı olarak gördüğünden bu sorun düpedüz bir iktidar sorunudur. İşte o nedenle ne zaman ki haram yemeyi günah sayan faziletli insanlar iktidara gelir bu sorunlar o zaman çözülür. Ne zaman ki mafyaların, çetelerin, rantiyelerin değil; milletin çıkarlarını gözetenler, iktidara gelir bu sorunlar o zaman çözülür. Ne zaman ki kendi milletini sığınmacılardan daha çok sevenler iktidara gelir bu sorunlar o zaman çözülür. Yani ne zaman ki İYİ Parti iktidara gelir tüm bu sorunlar işte o zaman çözülür.

"SUÇUN TEŞVİK EDİLDİĞİ BİR ORTAMDA TÜRKİYE KALKINAMAZ"

Ülkemizdeki tüm bu rezaletlerin önüne geçmek kayıt dışı ekonomiyi azaltmak, sığınmacı istihdamını gözetim altına almak ve vergide adaleti sağlamak için 2021 yılında Artagan Projemizi tanıtmıştık. Artagan ile vadettiğimiz nakitsiz ekosistem ile bütün bu suçları temelinden yok edecek çözümler sunmuştuk. Madem ki iktidar bugünlerde böylesi bir mücadeleye girişiyor, madem ki Türkiye’yi gri listeden çıkarmaya çalışıyor o zaman buyursunlar Artagan projemizi kullansınlar. Ülkemizdeki bu kirli düzeni magazinleştirerek değil, köküne kibrit suyu dökerek bozsunlar. Biz her zaman aynışeyi söylüyoruz: İYİ Parti olarak milletimizin ve memleketimizin yararı için getirdiğimiz her çözüm önerisi miri maldır. Buyursun kullansınlar. Hırsıza arsıza göz yumulduğu kayba kaçağa yol verildiği ve adeta suçun teşvik edildiği bir ortamda Türkiye kalkınamaz.

Eğer ki Türkiye’yi kalkındırmak istiyorsak herkesin geliri oranında eşit katkı sağladığı, herkesin eşit bir rekabet ortamında çalıştığı, herkesin eşit fırsatlara sahip olduğu, dijital teknolojilerin tüm nimetlerini kullanan yeni bir sistemi inşa etmek zorundayız. Cılız adımlarla değil cesur adımlarla yürümek zorundayız. Hasatta gözü olanları değil tarlada izi olanları desteklemek zorundayız. Türkiye’yi hırsızların, arsızların, hayasızların elinden kurtarmak zorundayız. Emin olun bunu er ya da geç İYİ Parti iktidarında mutlaka başaracağız.

"ÜLKEMİZDE YEREL SORUNLAR DENİNCE AKLA İLK GELEN KONULARDAN BİRİŞÜPHESİZ Kİ ULAŞIM SORUNUDUR"

Siyasetçilerin, milletin derdinin değil; rantın peşinde koştuğu, dertlerimizin değil; dedikoduların gündem olduğu bir büyük siyasi yozlaşmayla, maalesef karşı karşıyayız. Yerel seçimler yaklaşıyor. Ama yereldeki sorunlar yerine suni gündemler konuşuluyor. Siyasi partilerin şehirlerimiz için ürettiği çözümler yerine her gün ortaya atılan yün yumakları tartışılıyor. Projeler yerine, sözde kulisler, vizyonlar yerine dedikodular, milletimizin karşılanmayı bekleyen talepleri yerine aritmetik hesapları yarıştırılıyor. İşte, siyasetin içine düşürüldüğü bu çukurda biz, rekabetimizi, milletimiz ve memleketimiz için ortaya koyduğumuz vizyonumuz, çözümlerimiz ve projelerimizle yapmaya inatla ve ısrarla devam ediyoruz.

Ülkemizde yerel sorunlar denince akla ilk gelen konulardan biri şüphesiz ki ulaşım sorunudur. Şehirlerimizdeki nüfus yoğunluğu arttıkça ulaşım hizmetleri de belediyelerin en önemli görevlerinden biri hâline geliyor. Ancak buna karşılık ülkemizde özelikle de büyükşehirlerimizde ulaşım hizmetlerinin başarısından söz etmek maalesef pek de mümkün değil. Gelişmişülkelerdeki şehirlerle karşılaştırıldığında ulaşım imkanlarımız hem nicelik hem de nitelik bakımından beklentileri maalesef karşılayamıyor. İzlenen yanlış kentleşme politikaları, kısır siyasal çekişmeler, kontrolsüz göç, düzensiz yerleşme gibi faktörler belediyelerin finansal kaynaklardan yoksun bırakılmasıyla birleştiği zaman ulaşım hizmetlerimizdeki yetersizlik yıllar içinde gittikçe derinleşen bir kriz hâline geliyor. Özellikle iktidarın yerel yönetimlere bakışını dikkate aldığımızda aslında bu durum hiç de şaşırtıcı değil. Büyük büyük sözler veriyorlar ihtişamlı propagandalar yürütüyorlar ama buna karşılık küçük işler yapıyorlar. Vergi almayı biliyorlar ama mesele şehir içi ulaşımına gelince çuvallıyorlar.

"HER ŞEYDEN ÖNCE YAŞANABİLİR ŞEHİRLER İNŞA EDECEĞİZ"

Her seçimden önce Berlin’i, Paris’i, Kopenhag’ı vadediyorlar ama seçimden sonra insanlarımızı Delhi’nin, Kahire’nin, Cakarta’nın kaosuna mahkûm ediyorlar. İşte bu tablo karşısında biz milletimiz için her şeyden önce yaşanabilir şehirler inşa edeceğiz. Yetkiyi devraldığımız tüm şehirlerimizde toplu taşımayıön planda tutan, huzurlu, güvenli ve konforlu seyahat imkânı sağlayan zaman kaybına, çevre ve gürültü kirliliğine neden olmayan kalabalıklaşmanın getirdiği artan taleple baş edebilen; değişen şartlara teknolojinin imkanlarını kullanarak uyum sağlayan adil, kapsayıcı ve erişilebilir ulaşım hizmetlerini hayata geçirmeye talibiz. Kazandığımız tüm şehirlerdeki ulaşım hizmetlerini sistemli bir süreç yönetimi anlayışıyla yürüteceğiz. Öncelikle şehirlerimizin mevcut ulaşım envanterini çıkartıp kentsel hareketlilik ihtiyaçlarını, kent jeopolitiğini ve çevresel etki değerlendirmelerini dikkate alan ulaşım talep ve tahmin modelleri oluşturacağız. Bu modeller üzerinden ulaşım hizmetlerini kentsel genişlemeyi, nüfus artış eğilimini ve imar planlarını dikkate alan bütüncül bir yaklaşımla tasarlayacağız. Kentsel hareketliliğin yönetiminde ise yeni nesil bilişim sistemleri akıllışehir teknolojileri ve coğrafi bilgi sistemleriyle birlikte büyük veri tabanlı ulaşım modelleme araçlarını da etkin şekilde kullanacağız.

Yönettiğimiz belediyelerde ulaştırma konusunda yetkinliği olmayan kişilerin ulaşım hizmetlerinin yönetiminde karar almasına asla izin vermeyecek. Bu görevler için mesleki bilgiye sahip, donanımlı kadroları istihdam edeceğiz. Yetkiyi aldığımız şehirlerimizin tamamında ulaşım hizmetlerinin kalitesini erişim, yaygınlık, zaman, konfor ve açısından artıracak, toplu taşımayı tüm hemşerilerimiz için cazip hâle getireceğiz. Öğrenci, 65 yaşüstü, engelli, şehit yakını ve gazilerin toplu taşıma hizmetlerinden faydalanmasında ücret düzenlemesi yapacağız. Öğrencilerimize günün belirli saatlerinde ücretsiz ulaşım imkânı sağlayacağız.

"BÜYÜKŞEHİRLERİMİZDE METRO VE HAFİF RAYLI TAŞIMA AĞLARINI GENİŞLETECEK VE YAYGINLAŞTIRACAĞIZ"

Büyükşehirlerimizde metro ve hafif raylı taşıma ağlarını genişletecek ve yaygınlaştıracağız. Belediye otobüslerinin hizmet kalitesini ve sefer sayılarını artıracak kapsama alanını da kentin merkezinden uzak noktalara doğru genişleteceğiz. Şehir içi ulaşım ağı ile otogar, tren garı, havalimanı gibi şehir dışı ulaşım merkezlerinin birbiriyle entegrasyonunu sağlayacağız. Ayrıca denize kıyısı olan şehirlerimizde coğrafi koşulların imkân verdiği ölçüde deniz yolu ulaşımını yaygınlaştıracağız. Hastaneler, üniversiteler iş ve ticaret merkezleri, kültür ve spor tesisleri park ve mesire alanları gibi toplumsal çekim merkezlerinin toplu taşıma sistemleriyle bağlantısını geliştireceğiz. Toplu taşıma duraklarını insanlarımızın yaşadığı ve çalıştığı yerlere yaklaştıracak sayılarını arttıracak engelsiz ulaşıma, uygun hale getireceğiz.

Küçük ve orta ölçekli işletmeler için düşük maliyetli birleşik personel taşımacılığı hizmetlerini destekleyeceğiz. Öğrenci ve personel servisleriyle, toplu taşıma araçlarının planlanmasını da okul, işveren ve çalışan temsilcileri ile birlikte yürüteceğiz. Ayrıca şehirlerimizde homojen bir trafik düzeni sağlayıp trafik yoğunluğunu azaltmak için kademeli mesai saati uygulamasını hayata geçirme yönünde aktif girişimlerde bulunacağız. Ticari taksi, dolmuş ve minibüs taşımacılığını kentsel ulaşım talebine göre yeniden düzenleyecek hizmet kalitesini arttıracağız. Milletimizi şikâyet edilen değil düzenli olarak memnuniyet oranıölçülen bir ticari taksi ağına mutlaka kavuşturacağız. Bunu yaparken elbette taksici esnafımızın sorunlarını da çözeceğiz. Şehirlerimizdeki taksi sayısını ihtiyaç doğrultusunda artırırken önceliği mevcut taksici esnaflarımıza vereceğiz. Ayrıca; taksi, dolmuş ve minibüs sürücülerine ileri sürüş teknikleri eğitimi, psikolojik destek ve sağlık tarama testleri gibi hizmet kalitesini ve ulaşım güvenliğini arttırıcı hizmetleri ücretsiz olarak sağlayacağız.

Yetkiyi devraldığımız şehirlerimizde üretim, dağıtım ve tüketim hizmetleriyle kent içi lojistik faaliyetlerini kolaylaştıran alternatif ulaşım imkanları sunacağız. Aynı zamanda şehir içi park sorununa da teknoloji tabanlı alternatif çözümler üretiyoruz. Özellikle iş saatlerinde şehir merkezlerinde yaşanan otopark ihtiyacını karşılayacak projelerimizi süratle devreye alacağız. Yönettiğimiz her şehrimizde, "Yürüyen Kentler" projemizi hayata geçireceğiz. Bu kapsamda özellikle şehir merkezlerinde yayalaştırma çalışmalarına ağırlık vereceğiz. Yaya yollarını genişletecek, bugün olduğu gibi işgal edilmelerine de asla imkân vermeyeceğiz. Ayrıca bisiklet kullanımını ve yeni nesil çevreci bireysel ulaşım çözümlerini de destekleyip yaygınlaştıracağız.

"SIFIR TOPLAMLI İTTİFAK DÜZENİNE KARŞI BAŞLATTIĞIMIZ KUTLU MÜCADELE ARTIK YENİ BİR AŞAMAYA GEÇTİ"

Sıfır toplamlı ittifak düzenine karşı başlattığımız kutlu mücadele artık yeni bir aşamaya geçti. Medya operasyonlarıyla, baskılarla, iftiralarla, tehditlerle, beslenip büyütülen iki kutuplu siyasetin karşısında Türkiye’nin, demokratik milli yükseliş yolculuğunu başlatmanın gurur ve mutluluğunu hep birlikte yaşıyoruz. Yerel yönetimleri rant kapısına indirgeyenlere belediyeciliği hizmet değil, iktidar alanı olarak görenlere kayıkçı kavgalarıyla milletimizi oyalayanlara karşı anlamlı ve cesur bir başlangıç yaptık.

Bugünden sonra da bizi; gül bahçeleri beklemiyor. Tam tersine önümüzde dikenlerle, sırtlanlarla, haşerelerle dolu çetin bir yol var. Bu yolda övgü süsü verilen iftiralar duyacağız. Çiçek demetlerinin ardına gizlenen tehditler alacağız. Yüzümüze gülüp tetikçilerini üzerimize salanları göreceğiz. Dün olduğu gibi bugün de bunların hepsine dişimizi sıkacak göğsümüzü gereceğiz. Çünkü bizim için siyaset, hiçbir zaman bir konfor alanı bir rant kapısı olmadı. Biz hep baskıya karşı baş kaldıranlar olduk. Biz hep dayatmaya karşı direnenler olduk. Biz hep siyaset simsarlarının tekerine çomak sokanlar olduk. Ve biz hep milletin yararına olanı yılmadan savunanlar olduk.

"ADINA İTTİFAK DEDİKLERİ MANDA VE HİMAYE TUZAĞINA GEÇİT VERMEYECEĞİZ"

Önümüzdeki süreçte de tüm güçleriyle üzerimize gelecekler. Televizyonlarıyla, kalemşörleriyle, kerameti kendinden menkul kanaat önderleriyle maaşlı yorumcularıyla tekrar tekrar yaylım ateşine tutacaklar. Belediyeleri siyasi rant mecrası görenler milleti güdülecek koyun, yolunacak kaz bilenler öfkeden, nefretten, düşmanlıktan beslenenler; ikiyüzlü bencilliklerini erdem diye pazarlayacaklar. Ama unuttukları bir şey var biz bu filmi daha önce gördük. Biz şerbetliyiz, biz idmanlıyız, biz alışığız. O nedenle tankla da topla da tüfekle de gelseler bize vız gelir, tırıs gider.

İYİ Parti olarak kurulduğumuz günden beri millet iradesine saygı duymayanların nobranlığına, millete parmak sallayanların cüretkarlığına, "Devlet benim" diyenlerle, "Ben ne dersem o olur" diyenlerin, şımarıklığına hiçbir zaman prim vermedik bundan sonra da vermeyeceğiz. Adına ittifak dedikleri manda ve himaye tuzağına geçit vermeyeceğiz. Türk milletine ölümü gösterip sıtmaya razı eden bu maskeli baloya boyun eğmeyeceğiz.

"VAKİT, TARİHİ BİR SORUMLULUĞU ÜSTLENME ŞANLI BİR MÜCADELEYİ ZAFERLE TAÇLANDIRMA VAKTİ"

Tarih, korkakları değil, cesurları yazar, Türk milletini kendilerine mahkum zannedenlerin kurduğu bu tahterevalli düzenine karşı artık yeni bir safhadayız. Artık vakit, tarihi bir sorumluluğu üstlenme şanlı bir mücadeleyi zaferle taçlandırma vakti.

Ama şunu çok iyi biliyorum ki bu mücadelede sizin omuzlarınız her yükü taşımaz. Mesela sizin omuzlarınız fırsatçıların yükünü taşımaz. Sizin omuzlarınız rantçıların yükünü taşımaz. Sizin omuzlarınız ahlaksızların yükünü taşımaz. Sizin omuzlarınız millete tepeden bakanların yükünü taşımaz. Sizin omuzlarınız Türk’e düşman olanların yükünü taşımaz. Sizin omuzlarınız Türksüz bir Türkiye peşinde koşanların yükünü taşımaz. Sizin omuzlarınız Cumhuriyetle sorunu olanların yükünü taşımaz. Sizin omuzlarınız Atatürk’e alerjisi olanların yükünü taşımaz. Sizin omuzlarınız terörden medet umanların yükünü taşımaz. O nedenle bu mücadeleyi omuzlarımızda sadece ve sadece milletimizin bize yüklediği sorumlulukla vereceğiz.

Bu mücadeleyi başkasının yazdığı senaryoya figüran olmadan, başkalarının siyasi kariyerlerine zıplama tahtası olmadan başkasının sevabına da günahına da ortak olmadan özü başımıza vereceğiz. Ve bu kutlu mücadelede milletimizden başka kimsenin takdirini beklemeden milletimizden başka kimseye de hesap vermeden hür ve müstakil olarak dimdik yürüyeceğiz. Bize çelme takmak isteyenlere hiç aldırmadan sokaklara ineceğiz, köyleri gezeceğiz, mahalle mahalle dolaşacağız. Kentlisinden, köylüsüne en yakınından en uzağına kadar tüm vatandaşlarımızın kapısına gideceğiz. İnsanımıza yeniden velinimet olduğunu hatırlatacağız. İYİ Belediyecilik vizyonumuzu projelerimizi çözümlerimizi anlatacağız. Türkiye’nin demokratik milli yükselişini gerçekleştirmek için hür ve müstakil olarak milletimizle buluşacağız. Açtığımız bu milli ve erdemli siyaset yolunda rant yok, para yok, ihale yok, kayırma yok. Makam hırsı, mevki kavgası, koltuk sevdası hiç yok. Bu yolda çalışmak var, bu yolda, fedakârlık var. Bu yolda millet var, memleket var. Bu kutlu yolda şanlı vatanımız için ortaya koyduğumuz ideallerimiz, hedeflerimiz, ülkülerimiz var.

"BİZ TÜRK SİYASETİNDE MİLLETİMİZ İÇİN YEPYENİ BİR YOL AÇTIK"

Biz sadece siyasi bir tercih yapmadık. Biz Türk siyasetinde milletimiz için yepyeni bir yol açtık. Ve biz biliriz ki çakalların hükmü, kurt ayağa kalkana kadardır. Nitekim bizim için de vakit artık ayağa kalkma vaktidir. Buradan İYİ Parti’nin sadece Genel Başkanı olarak değil aynı zamanda bir neferi olarak ilan ediyorum: Son gücüme kadar kara kışın karşısında güneşi doğurmanın mücadelesini vereceğim. Siz de bu mücadeleyi vermeye hazır mısınız? Hakaretlere, baskılara, tehditlere göğüs germeye; yılmadan, yıkılmadan, yorulmadan milletimiz için çalışmaya hazır mısınız? Nice engelleri aştığımız gibi önümüze dikecekleri her türlü engeli, yıkıp geçmeye hazır mısınız? Allah’ın izni milletimizin de teveccühüyle Türkiye’nin demokratik milli yükselişini gerçekleştireceğimiz bu iktidar yolunda benimle yürümeye hazır mısınız?”

ANKA Haber Ajansı

Ekonomi Haberleri